İnternet portalımızda altı senedir İstiklâl Marşı Arşivi bölümümüz var. Bu başlıkta İstiklal Marşı hakkında lehte-aleyhte ne yazıldıysa doğrudan mehazından iktibasla aynen ve bir yorumda bulunmadan neşrediyoruz. Birkaç gün önce Hayrettin Karaman Yeni Şafak Gazetesindeki köşesinde, "Yazıma, İstiklal Marşı Derneği’nin arşivindeki bir yazının bir parçasını alarak başlıyorum" diyerek Arşivimizde neşrettiğimiz bir yazıdan bir bölümü iktibas etmiş. Buraya kadar bir mesele yok. İktibastan sonra Hayrettin Karaman yazısına şöyle devam ediyor:
"Önce çok yaygın bir yanlış okunan kelimenin yukarıdaki mısrada doğru okunmuş olmasına dikkat çekmeliyim;
“Ulusum korkma…” değil, “Ulusun korkma…”
Millet niçin ulu?
Âkif’in o gün hitab ettiği toplum, Osmanlı bakıyesi, dişi ve tırnağı ile vatanını korumuş, kusurları olsa da değerlerine bağlı, yozlaşmamış, Batı taklitçiliği yüzünden levantenleşmemiş, yoksul fakat onurlu bir insan topluluğu. Bu topluluk (millet) bir kısmını saydığım erdemlerine ek ve onlara da hakim olarak imanlı, Müslüman; hayatı, aklı, medeniyeti imandan ve İslam’dan besleniyor."
Hayrettin Karaman yaygın yanlış okumayı düzeltirken daha yaygın bir yanlış okumayı doğru diye savunuyor:
“Ulusum korkma…” değil, “Ulusun korkma…”
Millet niçin ulu?
Kendisi mesleği icabı İstiklal Marşı'nı aslından okuyabilir durumdadır diye tahmin ediyorum. Lakin bugüne kadar bunu yapmamış belli ki. İstiklal Marşı "ulusun, korkma" derken "sen ulusun, sen yücesin" manasında söylemiyor bunu. İstiklal Marşımızı yazıldığı gibi okuyabilenler hemen farkedecektir ki; "o ulusun" diyor. Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar ulusun diyor. Yani İstiklal Marşımızda canavar olarak görünen kurdun ulumasından bahsediliyor. Türk yazısında "sen ulusun" derken "ulusun" kelimesi bir türlü "o ulusun" derken aynı kelime başka türlü yazılır. Yani bir yorum farkından söz etmiyoruz, İstiklal Marşımızın apaçık yanlış okunmasından bahsediyoruz. Maalesef öğretmenler de İstiklal Marşımızı aslından okuyan insanlar olmadığı için çocuklarımıza okullarda İstiklal Marşımızı yanlış öğretiyorlar. Yani bugün Türkeli'nde, görünüşte kahir ekseriyet tarafından hürmetle muamele edilen, çocuklara ezberletilen İstiklal Marşımızı harf inkılabından ötürü yanlış anlıyoruz.
Bunun makul bir izahı yok. Ama yapılacak şeyler var: İstiklal Marşımızın doğru dürüst okunup anlaşılması için yazıldığı gibi öğrenilmesi ve öğretilmesi. Bu, Türk çocuklarının hakkı.
Gökhan Göbel, 1 Rebiülevvel 1446 (4 Eylül 2024)
Tarihimizin dolup taşan menkıbelerini akılla, menfaatle izah, elbette mümkün değildir:
Her gözde bu yaşın buğusu arkasından dirilen ve güneşe ulaşan ümit inancının mısraı da...
Mısırda bir dostuma telgraf çekmem lazım geldi. Bir kaç cümle sıraladım. Sonra, on lira uzatarak...
Türkiye’de kimin ne olduğunu anlamamız için bir kıstas İstiklâl Marşı. Kahir ekseriyet bu marşa saygı duyuyor. Mağlupların saygısına mazhar olan beste ise kahraman ordumuza ithaf edilen şiiri ihtiva etmiyor.
Son haftalarda Türk Gençliğinin kafasını meşgul edecek bir mevzu ortaya çıktı: İstiklâl Marşı’nın değiştirilmesi problemi. Günün vakıalarından bir an yakalarını kurtararak,
Nurullah Ataç’ın hatası, “Mehmed Akif” i henüz yeni tanımağa çalışmış olmakla başlıyor.
Arkadaşımız Abidin Daver’in “Cumhuriyet”te bir fıkrasını okudum:
İstanbul’da İstiklâl marşının notasını bulmak imkânsızmış. Arkadaşımız, devlet matbaasının bu işi yapmasını tavsiye ettikten sonra:
-Dünyada, herşey aklıma gelirdi amma, İstiklâl marşı notası buhranı olacağı hiç aklıma gelmezdi.
Diyor. Yerden göğe kadar haklı olan...
Pazar günüydü... İzmir treninin gelmesi yaklaştığından bütün halk parktan istasyona doğru akmaya başladı. Gar bir anda hınca hınç dolmuştu.
Tarihimizin dolup taşan menkıbelerini akılla, menfaatle izah, elbette mümkün değildir:
Her gözde bu yaşın buğusu arkasından dirilen ve güneşe ulaşan ümit inancının mısraı da...
Mısırda bir dostuma telgraf çekmem lazım geldi. Bir kaç cümle sıraladım. Sonra, on lira uzatarak...
Türkiye’de kimin ne olduğunu anlamamız için bir kıstas İstiklâl Marşı. Kahir ekseriyet bu marşa saygı duyuyor. Mağlupların saygısına mazhar olan beste ise kahraman ordumuza ithaf edilen şiiri ihtiva etmiyor.
Son haftalarda Türk Gençliğinin kafasını meşgul edecek bir mevzu ortaya çıktı: İstiklâl Marşı’nın değiştirilmesi problemi. Günün vakıalarından bir an yakalarını kurtararak,
Nurullah Ataç’ın hatası, “Mehmed Akif” i henüz yeni tanımağa çalışmış olmakla başlıyor.
Arkadaşımız Abidin Daver’in “Cumhuriyet”te bir fıkrasını okudum:
İstanbul’da İstiklâl marşının notasını bulmak imkânsızmış. Arkadaşımız, devlet matbaasının bu işi yapmasını tavsiye ettikten sonra:
-Dünyada, herşey aklıma gelirdi amma, İstiklâl marşı notası buhranı olacağı hiç aklıma gelmezdi.
Diyor. Yerden göğe kadar haklı olan...
Pazar günüydü... İzmir treninin gelmesi yaklaştığından bütün halk parktan istasyona doğru akmaya başladı. Gar bir anda hınca hınç dolmuştu.
Tarihimizin dolup taşan menkıbelerini akılla, menfaatle izah, elbette mümkün değildir:
Her gözde bu yaşın buğusu arkasından dirilen ve güneşe ulaşan ümit inancının mısraı da...
Mısırda bir dostuma telgraf çekmem lazım geldi. Bir kaç cümle sıraladım. Sonra, on lira uzatarak...
Türkiye’de kimin ne olduğunu anlamamız için bir kıstas İstiklâl Marşı. Kahir ekseriyet bu marşa saygı duyuyor. Mağlupların saygısına mazhar olan beste ise kahraman ordumuza ithaf edilen şiiri ihtiva etmiyor.