Şöyle düşünebiliriz: Biz, inananların oluşturduğu bütünlüğün harikuladeliğine başka herhangi bir ideoloji, bir sistem, bir inanç etrafında oluşturulmuş hiçbir bütünlük yaklaşamaz bile. Ben, biziz. İstiklal Marşı'mızın tamamının aynı ruhta birleşmiş insanlardan oluşan Türk Milleti tarafından yazıldığını düşünürüz; buna inanırız. 'Ben', milletimizin ta kendisidir.
'Ben', sadece İstiklal Harbi zamanında görülmüş değildir. Geçmişte de, ezelden beri hür yaşamamızı sağlayan bir ideolojik bütünlük olarak kudretini devam ettirmiştir. Aynı zamanda da hep hür yaşamamızı sağlayacak bir bütünlük olarak varlığını sürdürecektir.
Hürriyete yönelik derin sevdamız biz inananların oluşturduğu bütünlüğün özüdür. Bu öz bizi istiklale sıkı sıkıya bağlar. Biz özümüzü gürleştirmek'ten yana duranlardanız. Bu özü kanımızın derinliklerinde taşıdığımız için ezelden beridir hür yaşadık, daima taşıyacağımız için de hep hür yaşarız.
'Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.' demek Türklüğü vurgulamaktır. Burada yüce bir özgüven, kesin bir teslimiyet sergilenmektedir. Bu mısraımızda, kafirle çatışmayı göze alarak, doğrudan çatışarak ezelden beri hür yaşamış ve hep de hür yaşayacak bir 'ben' dile gelmektedir.
*El Enfal/65
Garp niye ve nasıl uluyor peki?
Niye? sorusunu korkutup sindirmek ya da şamata çıkararak planlarını gözden kaçırmak için diye cevaplandırabiliriz. Nasıl uluyor? Kendince realist, cahilller için gözalıcı tanım ve yorumlarla. Millet, din, bilim, teknoloji, medeniyet, ortaçağ, ekonomi, demokrasi gibi kavramlarla ilgili tanım ve yorumlarını oldukça etkileyici ama hakikatten uzak bir içerikle yayıyorlar. Bölgesel, küresel "öngörüleri" hiç bitmiyor. Dünyanın merkezinde "beyaz adam" oturmuş herkesi kendi değer yargılarıyla "bilimsel" ölçekte yargılayıp duruyor. Hangi iktidarin legal, hangilerinin illegal olduğuna onlar karar veriyor. Kimlerin barbar, kimlerin medenî olduğunu onlar tespit ediyor. Tüm bu yaptıklarını, "ulumak" olarak nitelendirdiğimizde büyüleri bozuluyor.
Bu mısradan elde ettiğim sonuç onların tüm bu şamatalarına imanın vermiş olduğu firaset ve güç ile karşı durabileceğimizdir. Önemli olan bizim "böyle bir iman" diyebilecek kadar iman etmiş olmamızdır. Vesselâm.
Besbelli ki boğazın iki yakasını tutup payitahtı işgal eden ehli salibin bütün dişleri yerli yerindedir. Türk’ü tarih sahnesinden uzaklaştırma gayretinin iştah ve hevesiyle ağızlarından canavarlara özgü salya akıtmaktadırlar. Milletimizin ise düşmana, onların silahlarının mümasili silahlarla karşılık verebilmesi imkan dahilinde görünmemektedir.
Ancak Türk milleti, aslının icabını ihraz edip kendisine bahşedilen Allah’ın kılıcı olma rolüne sahip çıktığında, "Gevşemeyin, üzülmeyin; inanıyorsanız, üstün gelecek olan sizsiniz." (3:139) vaadinin hak olduğunu bir kez daha görecektir. Çünkü, yerkürede küfrün galebe çalması muvakkattir; oysa Türklüğün icabını ihraz eden Türk’ün Allah’ın indindeki yeri ebediyyen münhasırdır.
Dadaşhan Celâleddin Kavas ikinci iki kıtanın birincisi sensin. İstiklâl Marşımız kırkbir mısra ve bugünün birincisi sensin programına katılan kırkbirinci isim seninki. Halbuki önceden sen bu programda yer almayacağını bildirmiştin. İtirazlarını geri almış olmanı derneğin bütün diğer kuruluşlara rağmen önemini fark etmene hamlediyorum. Fuat Dik aramıza katılan kırk ikinci isimdir. O da hayırda yarışmaya “medeniyet” mısraı ile başladı.
İSMET ÖZEL