Bir yalvarış, bir yakarışta bulunmaktadır şair. Şairin duasıdır bu mısra.
Şair, vatanı cennet vatan, toprağını şüheda fışkıran olarak niteleyince, ondan ayrı kalmamanın bedeli olarak elbet geriye bu mısraı söylemek, bu duayı yapmak kalır. Zira, bütün ilhamını Allah’tan ve hayata dair bütün esaslarını ilahi kelâmdan* alan bir milletin şairi (yoksa bir şairin milleti mi demeliydim?) neyin, neyin uğruna olduğunu bilmekte ve bildirmektedir. Bunun içinde dua etmektedir, duasının kabul edilmesi içinde herşeyden vazgeçebilmektedir.
“... alsın da Hüda,” diyor şair, bunu derken kararı ve kaderi kimin tayin ettiğini de teslimiyetiyle ifade etmiş oluyor çünkü, feda olsun demiyor. Çünkü, bütün bunları lûtfeden olduğu gibi alacak olan Hüda’dır başkası değil. Bana göre bu mısraın en canalıcı yeri burasıdır.
Evet, şair dua etmektedir bu mısraında ve Allah duaları kabul edendir ve Allah dilemedikçe bütün gayretler nafiledir.
Dünyada taşıdığımız can, canan ve bütün varımız için yaptığımız duaların hayır mı şer mi olduğunu bilemeyebiliriz. Yalnız vatan sevgisinin imandan olduğunu bilenler olarak, vatanın selameti üzerine yaptığımız dua serapa hayırdır. Vatanın selameti için yaptığımız dua, ahirete mütealliktir. Çünkü burası cennet-vatandır. Çünkü iyi biliriz ki; vatanı olmayanın dini de olmaz, kıblesi de. Onun için “Hicret” tarihimizin başlangıcıdır. Hicret’ten sonra vatanımız da oldu kıblemiz de. Vatan ve kıble öyle önemliydi ki, koskoca insanlık tarihini "Hicret’ten önce" ve "Hicret’ten sonra" olarak ikiye böldük.
Kıblesi olmayanın istikamet üzere dosdoğru olması mümkün değil. Artık vatan için duası kalmayan Türkiye’ye bütün yollar istikametmiş gibi gözüküyor. Bütün yollar istikamet olmuşsa Türkiye kaybolmuştur.* İhtiyacımız, şairin işbu iki mısradaki duasına ülke olarak “amin” diyebilecek liyakati gösterebilmektir.
Zayıf atın da kıblesi olmazmış. Şüheda fışkıracak kadar cennet olan bu vatan, biz Türklere güç veriyor. Canı, cananı, bütün varımızı vermeye hazırız. Vatanı asla.
*İsmet Özel’den mülhem.
Hâmiş : Naklettiği menkıbe sebep gösterilerek Mahmut Özkaya’nın hakkını yediğim söylenmesin. İşte onu da buraya yazıyorum.
Mabedimin göğsü diye bu vatan neye benzetiliyor?
Bu mısrada mabedi İslam’ın bizzat kendisi olarak düşünmek kaçınılmazdır. Açıklamama iki soru cümlesi ile başlamamın sebebi de bu durumdur.
Göğüs, vücuttaki bütün hayati organları içine alan bölümdür. Şehitlerin kanıyla vatan olmuş topraklar… Üstün karakter sahibi insanların vatanı… İslam için hayati değeri olan topraklara yabancı ellerin uzanmış olması mevzu bahistir. Bu toprakların İslam üzere kalması ile İslam’ın yeryüzünde temsil edilmesi aynı şeydir. Yine göğüs (meme) anlamına da gelmektedir. Meme bebeklerin beslenme kaynağıdır. Bebekler neslin devamıdır. Bu anlam da, bizi yine İslam’ın devam edip etmemesi sonucuna götürür.
Bu topraklar, tevhidi, karşısındakiler küfrü temsil eder. İslam’ın göğsü niteliğindeki bu topraklara bırakın küfrün hâkim olmasını, küfrün bulaşmasına dahi tahammül etmek mümkün değildir.
Dua ve niyazlarıyla şehitler buna şahittir.
Şehit: Neye şahit olan adamdır acep? Eşhedü ile şahit olduğu şey ile şehit olurken şahit olduğu şey nedir?
Ezanlar şahit olunduğunun ilanı, şehadete açıktan çağrı ve küfre karşı açıkça bir tavır alış ve taraf oluşun göstergesidir. Taraf olunduğunun ilanıdır. Hacca giderken açıkça ve etraftan duyulacak şekilde “Lebbeyk” demek sünnettir. Yani ben Allahın çağırdığına gidiyorum. Tarafım bellidir. Dost düşman bilsin. Rengim belli. Göze almışım. Bir memlekette ezan yoksa orada istiklal yoktur. Vatan dediğin yerde ezanlar her yeri inletmelidir ki, oraya vatan diyelim.
Ali Özdemir dördüncü iki kıtanın birincisi sensin. Son altı mısra boyunca kelimeleri yanyana getirmede herkesten çok çaba sarfetmen yüzünden. Ne yazmış olursan ol, bu kadar çok kelimeyi kayda geçirdin ya, birinciliği hak ettin, dediğimi sanmayasın. Sadece bu ülkede testiyi kıranı suyu getirenle aynı muameleye tâbi tutanların yaptığı tahribatın büyüklüğünü hatırlatmanın bir yolunu bulmak istedim. Üstelik kimseye bir şey hatırlatacağımı da sanmıyorum. Çünkü ne testinin kırıldığına canı sıkılan, ne de suyun getirilmiş olmasından memnuniyet duyan var.
İSMET ÖZEL