KEM SÖZ SAHİBİNE AİTTİR
İSMET ÖZEL
.

Müslümanlara göre gıybet etmek, kim olursa olsun birinin arkasından konuşmak nahoştur. Birini gıybet ettiği için kınadığınızda size şu karşılığı verebilir: “Ama gerçeği söylüyorum!” Bu itiraza “eğer gerçek olmayan bir şeyi dile getirseydin bu yaptığın gıybet değil iftira olurdu” şeklinde cevap verilebilir. Yani Müslümanlık bize birlikte yaşamağı şartların bütün elverişsizliğine rağmen bir şenliğe dönüştürmeği öneriyor. Batılı düsturlarla yaşamağı kuralın doğruluğunu doğrunun insaniliği karşısına koymağı reddettiğimiz için reddediyoruz.

Müslümana göre insanilik Avrupa kültürünün hümanizma diye adlandırdığı şeyden farklıdır. Avrupalı modernliğin başından bu yana bir yanlışı başka bir yanlışın hatırına terk ediyor. Ortaçağ’da Avrupalı Hıristiyanlar gökteki cisimlerin ilâhî güçler (bilhassa melekler)  vasıtasıyla hareket ettiklerine inanırlardı. Kopernik gök cisimlerinin hareketleri bahsinde farklı bir görüşü gündeme sokunca modern ve seküler Avrupalı fikir değiştirdi: Mademki gök cisimlerini onlar harekete geçirmiyormuş; demek ki melekler yokmuş! Gerçi meleklerin cinsiyeti hususunda tartışma başlatan Hıristiyanlar ders kitaplarına meleklerin niçin var veya niçin yok olduklarına dair bir bahsi yerleştirmediler. Yine de çocuklarımıza bir ve birçok yanlışlık sarmalını ders diye öğretiyoruz. Zaman içinde saçmalıktan zevk alır hale geliyoruz.

Hıristiyanlığın zulmünden bunalan Avrupalı hem özgürlüğünü kullanmak, hem de emniyet içinde olmak istedi. Oysa bunun Avrupalının yaşadığı şartlarda gerçekleşmesi mümkün değildi. Avrupalı zor şartlar altında hayatını idame ettirmek için ya bir başka insanla güvenliği hatırına uzlaşmak veya faaliyet sahasını özgürlüğü hatırına elinde tutabilmek için bir başka insanla çatışmayı göze almak zorundaydı. Buna mukabil Kur’an özgürlüğün emniyet içinde, emniyetin ise özgürlüğün gölgesinde tadılabileceğini bilen bir kültür ortamında indirildi. Arapların yaşadığı yerler Antik Çağ’da Arabia Felix, yani “Mutlu Arabistan” diye anılırdı. Çünkü çöldeki bedeviler söz ve davranışlarına hudut koymak isteyenlere aldırmazlardı. Anarşi içinde mi yaşarlardı? Hayır, fakat sulh ve asayişten aradıkları hazarilerin aradıklarından hem farklı, hem de ahlaken üstündü. Kendilerininkinden başka dillerden etkilenişleri de asgari, yani yozlaşmağa varmayacak seviyede idi.

Birer Müslüman olarak dünyada cennet aramıyor veya dünyayı cennet kılma çabasına dalmıyoruz. Bu bizim zindan diyerek kınadığımız dünyada işkence görmeğe razı olduğumuz anlamına gelmemeli. Zulme rıza göstermemek Müslümanlığın şanındandır. İmanımız bize özgürlüğü güvenliğimizle harman edilmiş halde veriyor. Özgürlüğün ve güvenliğin birleştiği yerin zirve olduğunu akıldan çıkarmayalım. Güvenliğiniz özgürlüğünüzden verdiğiniz taviz nispetinde hırpalanıyor. Aynı şey güvenliğinizden verilen taviz için de geçerli. İnsanoğlu sadece güvenliği veya sadece özgürlüğü uğruna savaşa girmez. Bu ikisinden birindeki noksanlık diğerini yaralar.   

Güvenliğimiz arttıkça özgürleşeceğiz ve özgürleştiğimiz nispette güvenlik hissi duyacağız. Böyle bir duruma erişebilmek için sağlam bir maneviyat gerek. Allah’ın koyduğu kuralları her aştığımızda maneviyatımızın bir bölümünü kaybediyoruz. Bu kayba uğramamak için İslâm bir hareket hattı teklif ediyor: Kelime-i şahadet getirdiğimiz zaman yalnızca bir İlâh’ın en küçüğünden en büyüğüne bütün kâinata tasarruf ettiğini öğreniyoruz. Allah’ın gücü hakkındaki bilgiyi ona kulluk eden son Resul’den ediniyoruz. Eğer Allah’ın gücüne dair şüpheyi kalbimizden silecek dirayeti gösterirsek Allah’ın bize iman yolunu açmasını, kalbimize iman yerleştirmesini bekleyeceğiz. Bütün bunlar bizi bir menzilden bir basamak yukarı taşıyacak. Varacağımız en yüksek menzil ihsandır. 

Müslümanlığın ne olduğunu dünyaya öğreten Araplar değil, biz Türklerdik. Bütün dünya Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın butlana uğradığını Türklerden öğrendi. İşlerin tersine dönmesi tıpkı en başında olduğu gibi Batı’nın ruhunu dünya hâkimiyeti karşılığında İblis’e satması sonrasıdır. Şiilerin İsrail karşısında bir varlık göstermesinden teselli arayacak kadar alçaldık.

İsmet Özel, 27 Rebiülahir 1446 (30 Ekim 2024)


İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.