İSMET ÖZEL KİTAPLARI
Peyami Safa’nın en çok satan romanı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu bir zaman çok yakın arkadaşı olan Nâzım Hikmet’e ithaf ettiğini sanırım bu yazıyı okuyanların pek azı biliyordur. Oysa her iki kalem sahibinin siyasi görüşleri sebebiyle birbirlerini hırpalama çabaları herkesin malûmudur. Ben birbirlerini anlama konusunda olgunluk örneği verebilecek imkânlara sahip olanların acımasız saldırılarını iç burkucu buluyorum. Ne diyorsunuz “iç burkucu” ibaresine? Çocukluk çağımızın zihin zenginliği gündelik dile sığmayacak kadar engindir. İnsanın içinin burkulması ile çocukluğu birbirine inkâr edilemez derecede kenetlenmiştir. Anamızın rahmine düşer düşmez gözle görülür, elle tutulur dünyadan etkileniyoruz. İnsan olmamız hem mikro ve hem de makro tesirini üzerimizde barındırmamızı gerektiriyor. Etki altındayız; ama neye teslim olacağımız hususunda bir belirlenmişlik yok.
“Belirlenmişlik” kelimesini “muayyeniyet” anlamını karşılasın diye kullandım. Muayyen dediğimiz zaman ya tahsis edilmiş olanı veya sınırlandırılmış olanı anlarız. Sınırlandırılmak sınırlandırılmış olanın aleyhine bir faaliyetin gerçekleştirildiğini gösterir. Arkamızda bıraktığımız kültürlerde sınırlandırmağı ve sınırlandırılmağı müspet sayan sadece antik çağın Yunan ve Yunan başarılarını dayanak kabul eden Roma kültürüdür. Ancak dikkatinizi şu gerçekten uzakta tutmayın: Antik çağın bu kültürleri eserlerini ezeliyet ve ebediyeti kendilerine uzak tutarak vermişlerdir. Batı’da yüksek bir tarafının bulunduğu algısına müstemlekeciliğin sebep olduğu yaklaşım Antik Çağa mükemmeliyet atfederek yaygınlaşmıştır. Yani Batı’nın yüzyıllardır üstünlük konumunu elinde tuttuğu yanılgısını doğuran sınırlandırma ve sınırlandırılma duygusunun itibar kazanışıdır.
Kehanette bulunmuyorum: Nasıl Batı medeniyet iddiasının sonuna sınırlılık takıntısı sebebiyle defalarca uğradıysa, nihaî sonunu da aynı takıntı sebebiyle tadacaktır. Çünkü küfür tatmini dünyayı edinme ve dünyaya hükmetme faaliyetinde arıyor. Müslüman ise kendi değerini din gününde vereceği hesaba ayarladığı için dünyanın içinden çıkılınca ferah bulunan bir zindan oluşundan gönül rahatlığı buluyor. Bu gönül rahatlığı bizi kıyametin koptuğunu gözümüzle görsek bile elimizdeki son hurma fidanını diken kişi seviyesine yükseltecek. Yükseldiğimiz saha itibarın ancak cihad ile edinildiği saha olduğunu gören göze gösterecek, işiten kulağa söyleyecek.
Son sözü ne felsefe, ne bilim, ne de sanat söyleyecek. Son söz her zaman olduğu gibi siyasetindir. İki şey birlikte vuku bulacak: Fiilen yönetme mevkiinde bulunanlar yaptıkları işin ehli olmadıklarını kendi kendilerine fark edecekler. Buna mukabil yönetme mevkiine talip olanlar ellerinin bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu ispat edecek hazırlıkta bulunacaklar. Andığım iki şeyden biri eksikse gidişatta bir değişme beklemeyin. Yöneten yönetemeyecek ve yönetmeğe talip olan ehliyetini ispat edecek. Bu işler seyrini takip ederken evdeki hesabın pazara uymadığını hep göreceğiz. Bu uyumsuzluk ortaya çıktığında ne yapacağız? Pazarın pazarlığına rıza mı göstereceğiz; yoksa evdeki hesabımızda ısrar mı edeceğiz? Elbette evdeki hesabımızda ısrar edeceğiz. Gerekirse bizim şahsi çıkarımıza uymayan ne varsa devre dışı bırakacak ve çıkarımıza uymayan her şeyi yok edeceğiz. Bunu niçin yapacağız?
Çünkü evdeki hesap kendi çıkarımız gözetilerek yapılmıştır. Kendi çıkarımızdan her sapış ister istemez başkasının çıkarına hizmet edecektir. Bunun sonu intihara varır. Türk varlığı Misâk-ı Millî ’de kendilik bulmuştur. Türk demek gayri-Müslim yetkeyi geri adım atmağa icbar etmek demektir. Türkler Bizans otoritesine son vererek tarih sahnesine çıktı. I. Cihan Harbi’nin mağlubu sayılmasına rağmen varlığını Dar-ül İslâm’a dâhil ettiği topraklarda idame ettirmeğe yemin etti. Andımızı bozmayalım. Misâk-ı Millî’yi terk etmek millî varlığımıza ihanet etmek demektir.
İsmet Özel, 2 Zilkade 1446 (30 Nisan 2025)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün