"Doğan ay hilaldir, batan aya hilal denmez."

Hilal Doğan Aydır

Bayrağımızda bir ay-yıldız var. Ay-yıldız mı var yoksa hilal ve yıldız mı var? Önce ay-yıldız var diyelim, bu ay-yıldız nereden neşet olmuş? Ay-yıldız, bütün gâvurların itirazına, bilmem kaç göbek Türk dedikleri adamların paraların üzerinde, bilmem ne resminin kenarında hilal var, yıldız var demelerine rağmen, İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’un koruyucusu olan ay-yıldızın nasıl İstanbul fethedildi ise ay yıldızın da fethedilmesi ile bayrağımıza konması şeklinde bizim olmuştur. Biz İstanbul’u fethettik, İstanbul’u fethetmekle birlikte ay yıldızı da fethedip onu hürriyete kavuşturduk. İstiklâl Marşı’ndaki hür bayrak işte bu hür bayraktır. Bu ay-yıldızdaki ay... Bakıyorsunuz bir ay var ama ay hilal şeklinde. Hem bizim afişimizde o şekilde, hem de nizamnamesi olan Türk bayrağında o şekilde gözüküyor. Bir hilal var. Acaba öyle mi? Bence değil! Bizimkinde hilal var, diğerindekine biz hiçbir zaman hilal demeyiz. Çünkü doğan ay hilaldir, batan aya hilal denmez. “Batan hilal” varsa bir bilen beri gelsin, ben hiç bilmiyorum.

Bayrakların şeklen tanımını şöyle yapıyorlar. Bir direğe yakın olan kısım, “uçkurluk” dedikleri bir de direkten dışarı doğru bakan kısım olarak “uçum” diye iki tane tabir var, nizamnamede geçiyor. Diyor ki nizamname: hilalin ucu uçuma bakar. Dolayısıyla bu, rüzgârın ne tarafa doğru estiğine göre doğan veya batan ay olabilecek şekilde yorumlanabilir. Çünkü bayrak bir bu tarafa doğru, bir de rüzgâr diğer tarafa döndüğü zaman diğer tarafa doğru bakabilir. Ama biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin batmakta olduğuna ve yok olup gideceğine iman etmediğimiz için bayrağımızı basılı olan yerlerde, kâğıt üzerinde bu şekilde doğan ay, yani hilal şeklinde tasvir ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanının dünyanın kurtuluşu için bir imkan olmasının üstünü örtmek isteyenler bayrağımızdaki ayı “batan ay” haline getirmişlerdir. Elbette bunu batan aya çevirmiş olmaları da nispeten yeni bir şey. Çünkü Cumhuriyetin ilk yıllarında birçok hüviyette bulursunuz, bayrağın hilal şeklinde yani doğan ay şeklinde olduğunu görürsünüz. Hatta Kastamonu’ya gittiğimiz zaman Kastamonu Belediyesi’nin ambleminin doğan ay olduğunu gördük, bu da müspet bir şey olarak zihnimizde kaldı.

Oruç Özel, Tek Dil Olmadan Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Bayrak Olmaz, 1 Nisan 2017, Ankara

İstiklâl Marşımızın Kabul Edildiği Meclis’in Başına Neler Geldiği Kimin Umurunda?

Bugün Türkiye’de demokrasi lehinde ya da aleyhinde veya darbe lehinde ya da aleyhinde konuşanların Türk milletinin başına gelenler ve akıbeti hususunda zerre hassasiyet taşımadıkları gün gibi âşikâr.

"İstiklâl Marşı’nı Raftan İndireceğiz"

Sakarya Zaferimiz tesirsiz bırakılmak istendiği için Misak-ı Millî tahakkuk ettirilmemiş, İstiklâl Marşı rafa kaldırılmıştır.

Bugünkü Mevcut Resmî Besteyle İstiklâl Marşı Okumak, İstiklâl Marşı’na Düşmanlıktır

İstiklâl Marşı’nın beste yarışması açılmıştır. Yirmi dört beste gelir ve bir karara bağlanmaz, İstiklâl Marşı bir besteye oturtulmaz. 1930’a kadar İstiklâl Marşı yirmi dört farklı besteyle değişik değişik bölgelerde söylenerek gelir.

İstiklâl Marşı İle Asrın İdrâki

İstiklâl Marşı İle Asrın İdrakine Baktığımızda Gayet Net Bir Tablo Görürüz: 

1. Asrın idraki bize her şeyin imkânlar nispetinde mümkün olduğunu; önce imkânları ele geçirmek gerektiğini telkin ediyor.

İstiklâl Marşı “Kahraman Ordumuza” İthaf Edilmiştir

Türk milletinin başından neler geçti, başına neler geçti? Geçen yedi yüzyılın her elli yılı hususi bir dikkati hak ediyor. Asırlarca kasıtla bulandırılmış suyu durultan, durultmakla kalmayıp içilebilir hale getiren İstiklâl Marşı’dır.

İstiklâl, Arap Dilinin Kurallarına Göre Türkler Tarafından Türetilmiş Bir Kelimedir

İstiklâl Harbimiz bizim millî kurtuluş savaşımız değildir, bağımsızlık savaşımız da değildir. İstiklâl bağımsızlık demek değildir. İstiklâl Arapça bir kelime değildir. İstiklâl Türkçe bir kelimedir. Arap dilinin kurallarına göre Türkler tarafından türetilmiş bir kelimedir

Felaha Ermenin İlk Şartı İstiklâl

İstiklâl fikri münferit olarak işimize yaramayan, işlevi olmayan bir fikir. İstiklâl düşüncesi bir mensubiyet bağıyla anlama kavuşan bir düşünce.

KÖPRÜLERDE AĞAÇ BİTMEZ

Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında, Avrupa ile Orta-Doğu arasında, Türkî Cumhuriyetlerle Avrupa arasında, İslâm dünyasıyla Hıristiyan dünyası arasında köprü olduğunu söylüyorlar.