Türkiye ülke olarak “millî bir varlık” haline gelebilirse, bütün toplum bir millet olmanın ritmine uyarsa, çözemeyeceği hiçbir mesele, başa çıkmayacağı hiçbir zorluk kalmaz; ama bu husus Türkiye’de bilhassa kaçılan bir şey. Yani Türkiye’de milletin var oluşu kavramı kendisinden en kolay uzaklaşılan ve yanına hiç yaklaşılmayan bir kavram olarak görülmekte ve siyaset bu kaçış üzerinde dönüyor. Bir şekilde dünyada kârını azamiye çıkarmak isteyen grupların sözcülüğünü yaptığın kadar Türkiye’de sözü geçen insan olabiliyorsun. Bunun tersine çevrilmesi mümkün müdür? Mümkündür. İnsanların basit birer alet olmadan yaşayabildikleri bir ekonomik yapı temin etmeleri mümkündür.
İnsanların basit birer alet olmadan yaşayabildikleri bir ekonomik yapı temin etmeleri mümkündür.
"Dünyaya sözünü dinleten Türk yoktur, demek yanlıştır. Fakat kimdir o? Türkiye'yi elinde tutandır
" 'Türkiye niçin vatan' sorusu, 'Türkiye kimin vatanı' sorusundan ayrı olarak cevaplandırılamaz.
Kim bugün Türkiye’nin mevcut sınırları aleyhine bir işin içindedir; o Allah’la savaşıyor demektir.
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra İstiklâl Marşı sanki bir vitrin malı gibi algılandı; ne dediğine hiç kimse kulak vermedi.
Kapitalizmin bir hasmı varsa bunun adı “Türk düzeni” olarak konabilir; sosyalizm veya komünizm olarak değil.