Biz diyoruz ki Tanzimat sonrasında Türk Milleti’nin varlığına yönelmiş tehditler başlangıçta lisana dair tehditlerdir. Başlangıçta Türkçe Kur’an’dan doğma bir dil olduğu için dinimize hücum edemeyenler, dinimizi aşağılamaya gücü yetmeyenler dilimizle uğraştılar. O yüzden biz İstiklâl Marşı Derneği olarak yazımızı geri aldığımız takdirde bütün işlerin hayra dönen bir veçhe kazanacağını savunuyoruz. Çünkü Türkçe dediğimiz lisan bu yazıyla doğmuştur ve bu yazıyla yükselmiştir. Ama bize kötülük yapmak isteyenler, Türk Milleti’ni tarihten silmek isteyenler yazımızı elimizden almaktan daha büyük bir kötülük yapmak isteyenler musikimizi yok ettiler. Neden musikimizin yok edilmesi yazımızın elimizden alınmasından daha büyük bir tehlike? Çünkü musiki bir üst dildir. Biz lisan ile bir şey elde ederiz, bina ederiz. Fakat musiki lisanın da ulaşamayacağı bir iletişim gücüdür. Bizim bu bakımdan çok zengin ve sağlam bir yapımız vardı. Bu yapı da aslında hemencecik kâfirlere teslim olmadı. Türk musikisi gazinolarda, sazlarda dahi olsa 50’li yıllara kadar hayatını devam ettirdi. Ama daha sonra kapitalizm musikimizi yok etti.
İstiklâl Marşı baştan sona 41 mısra boyunca bir şey söylüyor. Bunu acaba kime söylüyor?
Biz hak edilmiş şeyi elinde bulunduran bir milletiz, neyi hak ettiğimizi bilmemiz lâzım.
İstiklâl Marşı Derneği, İstiklâl Marşının kabulünü sağlayan meclis ile Lozan’ın kabulünü sağlayan meclisin aynı meclis olmadığını vurguluyor.
"Türkçe bir kavmin dili değildir. Türkçe bir itikad dilidir. O da İslâm'dır.
"Şerefimizi birilerine satmak üzere 'iman sahibi' olmayı gözeten insanlardan ayrıldığımız için
İstiklâl Marşı'nın bilinmesiyle Türkiye'nin bir mesafe kat edeceğini ya da yalnız mevcudiyetini muhafaza etmekle kalmayıp Türkiye dediğimiz ülkenin aynı zamanda dünyada itibar sahibi bir alan haline geleceğini söylüyoruz.