İÇİMİZDEKİ BOŞLUK
İSMET ÖZEL
.

Taocular genel anlayışın boşluğu küçümsemesini yanlış bulur. Onlar hele de boşluğu menfi bir şeymiş gibi düşünmemizin rahatımızı kaçıracağı konusunda ısrarlıdır. “Evlerimizi düşünün” derler, “odalarımız boş olmasaydı sükûneti nerede bulacaktık?” Türkçede ve bütün dillerde anlamı yerine ve zamanına göre değişen kelimeler vardır. Giderek aynı kelime birbirine zıt iki şeyi ifade edebilir. Boş kelimesi onlardan biridir.

Ben size insanların içindeki, daha açıkçası ve doğrusu Müslümanların iç dünyalarına imanla beraber giren boşluktan bahsedeceğim. Sözünü ettiğimiz boş alan iki varlık arasındaki mesafeyi ifade eder. Eğer Allah bir ferdin kalbine iman yerleştirmiş ise artık o fert ile kâinat dolayısıyla birbirlerine yabancı iki mevcudiyetten haberdar oluruz. İman ferdi kâinatın varoluş endişesinden koparır. Bu yüzden mü’min kişinin farkına ancak kalbi imana meyletmiş fertler varabilir. İsa aleyhisselâmın havarileri ve Rasulullah’ın ashabı denildiğinde bu insanları anlarız. Mü’min karşısında mü’mini bulunca kendini, diğer benini, alter egosunu görür.

Acaba boşluk demektense mıntıka mı deseydim? Hayır, bu yanlış olurdu. Mıntıka kelimesi beraberinde sahip çıkma kavramını sürüklüyor. J.J. Rousseau “Bir kimse bir toprak parçasını çerçeveleyip o mahdut alanın kendine ait olduğunu ilân etmişse, o zaman dünyada kötülüğü başlatmış olur” mealinde bir söz söylüyor. İşte o çerçevelenen yer bir boşluk, ıssız bir saha değil, insanların ele geçirmek için birbirleriyle yarıştıkları mıntıkadır. Arsa spekülasyonundan epey para kazandığı halde Britanyalı ekonomist David Ricardo toprak sahibi olmaktan dolayı elde edilen rantın haksız kazanç olduğunu savunmuştur. İnsanlar askerliğin şerefine liyakat kesp etmeğe müsait bir biçimde yaratılmışlardır. Bu yaratılma tarzı bir hal yolu getirmiyor. İnsanları ahlâki bir seçim karşısında bırakıyor. Küfrün muhafızlarından biri veya Allah’ın askerlerinden biri olabiliriz. Eğer Allah’ın askeri olma başarısına ermişsek iman bize içimizdeki boşluğun ihata edici vasfını gösterir.

İslamiyet’in bir kavme, bir kültür çevresine, bazı alışkanlıklar silsilesine has kılınmaması onu bir itikadî üstünlük şekline sokar. Her ne kadar dünya ahiretin tarlası ise de, İslâm’da ibadetler ânında tesirini gösterir. Kelime-i şahadet getiren, namaz kılan kişi, oruç tutan, zekât veren, Hac farizasını yerine getiren kişi mensup olduğu cemaat adına Allah’ın dünyanın çekip çevrilişindeki işlevini ikrar eder. İkrar eğer içte imanın açtığı boşluk yoksa vuku bulmaz. Cihad dünyada karşılaşılan en kıymetli şeyin hasma sunulmasıdır. Bu yüzden şehitliğin yerini tutacak bir başka kazançtan söz edilemez.

İsmet Özel, 18 Cemaziyelevvel 1446 (20 Kasım 2024)


İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.