"Aklımızın bir başka yerimizde değil de, başımızda olması esastır. Etrafınıza bakın; aklı midesindeki insanlar ciddiye alınmak için deli taklidi yapıyor. Bu tavır Türkiye'yi hiçbir sahile yanaştırmayacaktır. Sarsıntı hissedilir hissedilmez, aynı gemide olduğumuzu söyleyenlerle karşılaşırsınız. Bunlar bize forsa olmaklığımızı kabule zorlayanlardır. Bunlar bize aklımızı başımıza almamız gerektiğini söylemez. Çünkü onlar da bilir ki, sahile gemiyi bir baş, bir kaptan yanaştırabilir. Selâmetin nişanesi aklın başta olmasındadır. Derya ortasında çaresiz kalmak, imamsızlıktan başka bir şeyin sonucu sayılmasın."
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra İstiklâl Marşı sanki bir vitrin malı gibi algılandı; ne dediğine hiç kimse kulak vermedi.
“Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı” Yani senin ortaya çıkman için birileri öyle şeyler yaptılar ki, sen en azından onların yaptıklarına ihanet etme, en azından.
İstiklâl Marşı Derneği, İstiklâl Marşının kabulünü sağlayan meclis ile Lozan’ın kabulünü sağlayan meclisin aynı meclis olmadığını vurguluyor.
"Türkiye'de, İstiklâl Harbi’ni kaybedenler bir an pes etmedi, İstiklâl Harbi’ni kazananlar bir an söz sahibi olmadı."
İstiklâl Marşı'ndan öğreniyoruz ki Türk Milleti'ne Allah'ın va'dettiği günler var.
İstiklâl Harbi’ni, “Ben bu toprakları gâvura yedirmem.” diyen bir avuç insanla kazandık.