İSMET ÖZEL KİTAPLARI
1917 yılında Çar ailesini öldürmekle kalmayıp ailenin her ferdini vücut bütünlüğünden mahrum ederek doğan SSCB’nin haritadan silinmesi soğuk savaşın sona erdiğinin habercisiydi. Neydi bu? Dünya halklarının beklediği bir muştu muydu? Gerçekleştirmeğe çalıştığı kültür savaşı sırasınca SSCB’ni revizyonistlik ve oportünistlikle suçlayan Çin Komünist Partisi böylece haklı mı çıkmıştı? Bugün en büyük sermayenin fason imalatçısı durumuna düşen Çin’in haklı çıktığını söyleyecek olsaydık neyi ifade etmiş olacaktık? Hiçbir şeyi… Soğuk savaşın sona erdiğinin haberi bir muştu değilse bir acı haber miydi? Ne o, ne de o… Siyaset sahnesinde cereyan eden şeylerin sahiciliğine ikna olup hayatlarını berbat eden herkes dün olduğu gibi bugün de acınacak durumdadır. Sağ siyasette İtalyan Faşistlerinin Roma İmparatorluğu’nu ihya etme, Nasyonal Sosyalist Almanların Almanya’ya bin yıllık hayat sahası vaat etme söylemlerini reel sosyalist plandaki saçıp savurmalardan ayırt etmek imkânsızdır.
Avusturya-Macaristan monarşisinin veliahdı Arşidük Ferdinand’ın suikasta kurban gitmesi bize kabul ettirilmek istendiği gibi I. Cihan Harbi’nin görünüşte değil, gerçek sebebiydi. Kısa bir zaman sonra tahta çıkacak şahsın portresi resmi dairelere gönderilmişti bile. Tahta çıkış gerçekleşseydi ne olacaktı? İmparator hükmü altında tuttuğu her kavme kendi devletini kurma fırsatı tanıyacaktı. Böylece ortaya sermaye birikimi, sermaye tekelleşmesi bakımından dünya birincisi olan Amerika Birleşik Devletleri’ne kültürel, siyasi ve iktisadi sahada rakip bir Avrupa Birleşik Devletleri çıkacaktı. Yeni oluşumun tarihin akışına ve kapitalizmin alacağı yeni şekle tesir edeceğinden şüphe yoktu. Akan tarih Rus, Avusturya-Macaristan, Alman ve Osmanlı İmparatorluklarının sonunu getirdi; ama üzerinde güneş batmayan Britanya İmparatorluğunun yanı sıra yeryüzünün müstemlekeci düzeninin canına can kattı. Galipler ABD rehberliğinde müttefik kuvvetlere hayat sahası açtı.
Galipler arasında yer alan küskün İtalya Faşist düzenden medet umdu. Mağlup Almanya ise devayı Nasyonal Sosyalist düzende aradı. Bu ikisi yanlarına totaliter Japonya’yı da alarak bir mihver oluşturdu. II. Cihan Harbi Müttefiklerle Mihver Devletleri arasında cereyan etti. Neydi müttefiklerin yeni dünya savaşını Nasyonal Sosyalistlerin Bolşeviklerle anlaşarak Polonya’yı işgal edişlerini bahane etmek suretiyle başlatmalarının gayesi? Müttefik devletlerin yöneticileri kendi halkının desteğini almış totaliter devletlerin demokrasi aldatmacasına son vereceğini biliyorlardı. Peki, iki harp arasında İspanya’da ne oluyordu? Orada İspanyol kralının tacının ve tahtının sonunu getiren demokratik bir seçim gerçekleşmiş bulunuyordu. Bu üç yıl süren iç savaş demekti. İspanyol kralının intikamını almak İtalyan ve Alman bombardıman uçaklarına düşüyordu. İtalyanların ve Almanların İspanyol halkına değil de, halkın cephe aldığı kralcılara ve ruhban sınıfına destek verdiklerine pişman olup olmadıklarını bilmiyorum. Bildiğim hâlâ Dünya Sistemi’nin tıkır tıkır işlediğidir.
Sistemi dün olduğu gibi bugün de işleten mutluluk konusunda yaygınlaşan önyargılardır. Albert Einstein’ın önyargıları parçalamanın atomu parçalamaktan daha zor olduğunu belirtmesi yerinde bir tespittir. Mutluluğun ulaşılabilir bir şey olduğunu sanma önyargısı bütün dünyayı kuşatmış gibi görünüyor. Gerçekte ulaşılabilir olan bönlükten başka bir şey değildir. Siyaset sahnesinde çevrilen dolaplara kanmak da bönlüğün hasıdır. Âdemoğlunu Müslümanlığa yaklaştıran kavrayışlardan biri de dünyanın süsüne aldanmamaktır. Dünyanın süsüne aldanan her kimse müsrifliğin kurduğu her tuzağa kolayca yakalanır. Dünya süsüne rağbet etmeğe bir de ölüm korkusu eklendi mi dünya sisteminin çarkının daha hızlı dönmesine hizmet etmenin yolu her dürüst insanı tedirgin edecek miktarda genişler.
Türkler diyar-ı Rûm’u dar-ül İslâm haline getirerek tarih sahnesindeki yerlerini aldılar. Onlar yüzyıllar boyunca mutlu bön rolünü reddettikleri nispette tarih sahnesindeki yerlerini sağlamlaştırdı. I. Cihan Harbi’ne biz Türkler “seferberlik” adını verdik. Harbin mağlubu sayılmamıza rağmen yaşadığımız toprakları Gaza Beyliklerinden sonra ikinci kez vatan haline getirme çabasına daldık. Bunun anlamını dünya Türklerin İstiklâl Harbi başlatmasıyla ancak kavrayabildi. Terslikler ve aksilikler peşimizi bırakmadı. Vaktimizin heba olduğu bilincine sahip bir zümreden hâlâ mahrumuz.
İsmet Özel, 23 Zilkade 1446 (21 Mayıs 2025)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün