Mehmet Akif'in Asım kitabında bir ramazan vakası vardır. Köse İmam bu vakayı "saat 11 sularındaydı" diye anlatmaya başlar. Ramazan günü Müslüman saatine göre saat 11 demek iftara 1 saat kaldı anlamına gelir. Eski ramazan fıkralarında da dikkat çekecek şekilde saat 11 vurgulanır. Ramazan vukuatı kahir ekseriyetle iftara bir saat kala sabrın son demlerinde cereyan ederdi. Müslüman saatine göre akşam ezanı hep 12'de okunur. Bunu demişken bir ramazan fıkrası sayılır mı bilemem ama bizim neşrettiğimiz imsakiyelere "burada iftar saati hep 12, bunları yanlış basmışsınız" diyen insanlar hâlâ çıkar.
Şiirin altında tarih olarak 1919 yazılı. Yani savaş bitmiş ve Mondros Mütarekesi de imzalanmış. Mondros, Limni adasında bir yer. Çanakkale savaşları sırasında kafir ordularının karargahı Mondros'taydı. Bu sebeple savaş sonunda Mütarekeyi kasten orada imzalattılar. 1919 Akif'in şiiri bitirdiği tarihtir, kitaptan anlaşılacağı üzere "Asım" seferberlik devrinin (1914-1918) bir şiiridir. Köse İmam'ın anlattığı ramazan vakası Üsküdar vapurunda geçiyor. Oğlu Asım yanında iken bafrayı tellendirenlerden birisinin dumanını Köse İmam'ın yüzüne üflemesiyle vaka başlar. Köse İmam anlatıyor:
İçlerinden biri, hem şüphesiz, en kaltabanı,
Üç nefes püfleyerek burnuma: “Sen söyle, Hoca!
Neye bağlanmalı hayvan gibi hâlâ oruca?”
Deyivermez mi, tabî’î senin oğlan tokadı,
Herifin yırtılacak ağzına kalkıp yamadı.
Şiirden anladığımıza göre "neye bağlanmalı hayvan gibi hâlâ oruca" diyen kimse ne Rum ne Ermeni ne de Yahudi. Yani bu kimse işgal İstanbul’undaki ekalliyetlerden biri değildi. Bugünlerimiz en azından son 20 sene hakkında bu ramazan vakası dolayısıyla kıssadan hisse çıkarmak mümkün. Şiirin devamında Köse İmam, Asım'ın sebep olduğu ramazan vakasının mazeretini anlatıyor:
Ramazan vak’ası her gün, Hocazâdem, her gün,
Hele günler bereketliyse hemen üç beş öğün!
Âdetâ çılgına dönmüş... Bu cünûnun da başı:
Yanarak gömdüğü binlerce şehîd arkadaşı.
Yani seferberlik esnasında binlerce şehid verilirken İstanbul'da İslam düşmanlığı gene vardı. Bu vecheden bakınca bugün nevzuhur bir durumla karşı karşıya olmadığımızı anlarız. Yalnız arada ciddi bir fark olarak şu var: Asım, şiirin devamında belirtildiği üzere hakladığı herifler yüzünden haksız çıkarılamıyordu. Biz İstiklâl Marşı Derneği olarak başından beri yani 16 senedir 1918 şartlarında hatta ondan daha kötü şartlarda yaşadığımızı söylüyoruz. Şunu da vurguluyoruz: İstiklâl Harbini başlatan Türk milletinin hayat verdiği Türkiye Cumhuriyeti bir İslam Cumhuriyeti olarak doğabildi. Nitekim içinde Çanakkale Şehitlerine şiirinin de olduğu Asım kitabı Cumhuriyetin ilanından bir sene sonra yani 1924'te neşredildi. Asım kitabı anayasaya yani "teşkilat-ı esasiye"ye göre İslam Cumhuriyeti'nde neşredilmiş bir kitaptır. Başka türlüsü de mümkün değildi. Bugün İslam'a düşmanlık edenlerin hepsi Türkiye Cumhuriyeti'nin var oluş sebeplerine ve dolayısıyla var olmasına da düşmanlık edenlerdir. Türkiye'nin önünde başından beri İslamî gelecek harici hiçbir çıkar yol yoktur. Hiçbir ülke varoluş şartlarına ihanet ederek varlığını devam ettiremez. Hıristiyan takvimine göre yüzüncü yılını kutlaması gereken Türkiye Cumhuriyeti'nin hali bundan başka bir şeyi doğrulamıyor.
Gökhan Göbel, 11 Ramazan 1444
"TÜRKÜM DOĞRUYUM İNTİKAMIM ÜLKEMDİR" kitabının neşrolunması münasebetiyle İstanbul'da Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel himayesinde 2 Cemaziyelevvel 1441 Cumartesi günü İstanbul'da tertiplenen panelin tam metni:
TİYO Yayıncılığın onuncu kitabı Şiir Okuma Kılavuzu yeni edisyonu ile neşredilmiştir.
Hıristiyan takvimine göre 1942 yılında bağımsız kelimesi müstakil kelimesi yerine teklif edilince Refik Halid "Bağımsız denilince göz önüne ipini koparmış yahut henüz ipi takılmış haşarı bir at veya keçi geliyor." demişti.
İstiklâl Marşı Derneği Sakarya Temsilciliği açılıyor.
İstiklâl Marşı Derneği’nin Hanyalı Konya mecmuası tanıtım toplantısı yapıldı.
Şanlıurfa şehri Türkiye’nin bir parçası değildir; Türkiye Şanlıurfa’nın büyütülmüş bir hâlidir. Eğer dünyada Türkiye diye bir yer varsa bu, Urfa’nın 780.000 kilometrekareye çıkarılmış/büyütülmüş olmasındandır.