EMRİ VERMEK Mİ KOLAY, YOKSA ALMAK MI?
İSMET ÖZEL
.

Angaryanın gündelik hayatın bir parçası olduğu bir toplumda bu suale cevap vermek herkese kolay gelecektir. Elbette, diyecektir onlar, kolay olan emri vermektir. Çünkü bu durumda emir verenin emri verdiğine bir angarya yüklemesi en büyük ihtimaldir. Dolayısıyla zor olanın angaryayı yüklenmek olduğundan kimsenin şüphesi olmayacaktır. Fakat eğer toplum hür insanların beraberliğiyle oluşmuşsa emir vermenin mi, yoksa almanın mı kolay olduğu sualinin herkesi tereddüde sürüklemesi mutlaka akla gelir. Verilen emir toplumun varoluş şartlarıyla uyum halinde değilse emri yerine getirip getirmemek başlı başına bir mesele olacaktır.

Yukarıdaki paragraf sizin görüş açınızdan size ne ifade ediyor? Tahsil seviyeniz ne olursa olsun kendinizi gördüğünüz tahsil nispetinde kapana kıstırıldığınız hissine kapıldınız mı? Bu son iki suale modernlikle hesaplaşma adına yer verdim. Batı paçasını bu hesaplaşmadan sıyırmak için post-modernlik diye bir şey uydurdu. Güya modernlik geride kalmış. Böylece Hıristiyan takvimine göre Milâttan sonra yedinci asırda nâzil olan Kur’an-ı Kerîm’in indirildiği zamandan kıyamete kadar geçecek sürede insanlığın can simidi olduğu ve olacağı gerçeğinin üstünü örtebileceklerini sanıyorlar.

Biz Müslümanlar modernliğin geride kalmadığını ve dünya meselelerinin hal yoluna konması uğruna elimizde indirilmiş bir Kur’an olduğunu biliyoruz. Biliyoruz çünkü bunları bilmemek cahiliye batağına saplanmak demektir. Çocuklar için günah ve sevap yoktur. İnsanoğlu ne zaman buluğa erer, işte o zaman helâl ile haram arasındaki farkı öğrenir. Müslüman İslâm’ı öğrendiği kadar yetişkindir. Faiz alıp vermek, kan davası gütmek üzerinde cahiliye kültürünün izlerini barındırmak anlamına gelir. Bu ikisinin hâlâ bazı Müslim ve gayri-Müslim çevrelerde geçerli olduğu gerçeği insanlığın İslâm’a ne derecede muhtaç kaldıklarının ispatıdır. Kur’an insanlığa ideal bir toplum çerçevesi getirmiştir. Acaba Hulefa-i Raşidin devrinden bugüne kaç toplum bu çerçeveye intibak edebilmiştir? Bu sual konuyu Türk meselesine taşıyor.

Türk meselesi nedir? Kur’an-ı Kerîm’in nâzil olması, Türklerin tarih sahnesine çıkmaları ve Sanayi İnkılabı arasındaki irtibatı nasıl izah etmeliyiz? Batılı zihniyet Türk meselesini kendi dışında tutuyor. Öyle yapmasa inşa ettiği tarih yorumu yerle yeksan olacak. Eğer Türk meselesi açıklığa kavuşacak olursa hem kapitalizmin XVI-XVII. yüzyıllardaki hamlesi, hem de köle ticareti, müstemlekecilik ve Osmanlı Devleti’nin ömrünün I. Cihan Harbi sonrasına kadar uzaması resmi tarihin aleyhine yeniden yorumlanacak. Türklerin tarih sahnesine çıkmaları demek İstanbul’u fethetmeleri demek değildir. Ya nedir? Gaza Beylikleri eliyle Misâk-ı Millî sınırları dâhilindeki toprakların Diyâr-ı Rûm özelliklerini terk edip Dar-ül İslâm vasıflarına kavuşmaları, yani vatanlaşmasıdır.

Türkler vatanlaştırdıkları topraklarda Bizans’ı ihya etmediler. Henüz oluşma safhasındaki feodaliteyi yerle bir ettiler. Belli ölçüde arabalı nakliyat uğruna gelişmiş düzeni battal ettiler. Türklerin vatanında bir merkezden diğerine en çabuk, en elverişli nakliyat at sırtındaki Türkler vasıtasıyla yapılabiliyordu. Ticareti katır veya merkep yüküyle gerçekleştiren çerçiler varlıklarını Cumhuriyet idaresinin ilk elli yılına kadar devam ettirdi. Türk vatanını muhkem kılan sadece maddi şartlar değildi. İslâm kardeşliği vatanlaşmanın çimentosuydu.

Hangi kuvvet “Her dem yeniden doğarız / Bizden kim usanası” deme gücü vermişti Yunus Emre’ye dersiniz? Yunus Emre’nin gücü nasıl olmuş da Türklerin yetişkin bir millet olarak tarihe girmelerinin yolunu açmıştı? Türkler rafızîlikle aralarını her gün biraz daha açarak vatandaşlık kültürünü hem geliştirdi, hem yükseltti. Türklerin vatandaşlık kavramıyla tanışmak için bir kentsoylu devrimine ihtiyaçları yoktu. Üstünlüğün takvada saklı olduğunu bilmek ve “Hepimiz Resulullah Muhammed’in ümmetiyiz” demek Türklerin arasındaki bağı pekiştiriyordu. Hangi Türk’le hangi Türk arasındaki bağı? Avrupa ölçülerine heveslenerek uygulanan eğitim Türk diyarında o güne kadar görülmedik bir nifak yaratmıştı. Ordu içinde mektepli-alaylı zıtlaşması ve bu zıtlaşmanın derece derece bütün topluma yayılması ve taraflardan birinin diğerini adamdan saymaması noktasına ulaşmıştı.

Bugün kim kimi adamdan sayıyor? Türk toplumunda sayıya gelmeyecek kadar çok ayırımcılık gerekçesi var. Fakat size garip gelebilir belki, bütün dünya Müslümanlarının aynı vücut olduğuna inanan cami cemaati sadece Türkeli’nde var. Bu hükmü ikrar eden ve birçok halkı Müslüman ülkeyi görmüş birçok kişi ile karşılaştım. Buradan “Dünya Müslümanlarının ümidi Türklerdir” sonucu çıkarmak hata olur. Öyleyse, nerede o Türkler diye sorarlar adama. Türkler yazılarını geri almadıkça o Türk ufuklarımızda belirmeyecek.

İsmet Özel, 29 Zilhicce 1446 (25 Haziran 2025)


İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.