…
Zaten Siyasal İslâm’ın mayası sağlam değildi. Yani Siyasal İslâm ortaya çıktıktan sonra bir takım şuurlu Müslümanların bu hareketi sıhhate kavuşturmak üzere harekete geçmeleri gerekirdi. Ama böyle bir şey asla olmadı, bilhassa Siyasal İslam ortaya çıktıktan sonra bunun İslam’ı bir kemikleşmeye dönüşmemesi için bütün isim sahibi olanlar ter döktüler. Ve tabii ki onlar da, kendi başarılarını elde ettiler. Yanılmıyorsam birisi nakletti bana İsveç kralının elini sıkarken mi Recep Tayip Erdoğan Atatürk’ün yerini biz aldık demiş. Yani iş o noktaya geldi, hiç merak etmeyin. Yani demek istediğim Haçova meydan muharebesinden Refah Partisinin MHP ve İDP ile yaptığı ittifaka kadar bir Türk Milleti inisiyatifi var. Ama o ittifakla beraber bu inisiyatif sükût etti. İstiklâl Marşı Derneği bir mahrumiyet sebebiyle var. Eğer Refah Partisi o ittifakı yapmayı reddedebilecek kalitede ve ahlakta insanlardan müteşekkil olsaydı bizim İstiklâl Marşı Derneğini kurmamıza ihtiyaç yoktu. Ama onlar zaten ne için işin içine sokuldularsa onun gereğini yaptılar ve halen yapmaktadırlar. Biz İstiklâl Marşı Derneği olarak milletin, Türk milletinin Haçova meydan muharebesinden bu güne kadar muhafaza ettiği bir inisiyatif talebi varsa, o talebin bir yerindeyiz. Ha, yoksa, ne yapalım yokmuş diyeceğiz. Yine de biz davamızdan vazgeçecek değiliz. Yani gâvurların 1922’de elde edemedikleri şeyi 2008’de 2010’da elde etmiş olmaları bizi davamızdan döndürmez. Biz yine bu toprakların ahiretin tarlası olduğuna inandığımız için tarlamızın tapusunu kimseye vermeyiz.
Anlatabiliyor muyum? Yani bugün bu toplantıyı yaptığımız şehir bir Ortodoks başşehri olarak tescil edilse bile biz kendimizi hep 1453 yılında bileceğiz. Yani bizim kitabımızda, yağmur yağdı böyle oldu yok. İstiklâl Marşı Derneğine yanaşmayı göze alamayan veyahut İstiklâl Marşı Derneğine, kimin ajanı olursa olsun, vazifeyle gelmiş olanlar peşinen yağmur yağdı böyle oldu fikriyle hareket edenlerdir. Onlar ne yapalım bugün Amerika ile pazarlığımızda bu var, korkma korkma bir şey olmaz anlayışıyla hareket ediyorlar. Onun için öyle 301. madde bilmem ne falan filan onunla uğraşıyorlar. Saçma sapan şeyler bunlar. Yani bize lazım olan şey Türkiye’nin hiçbir dünya gücü karşısında el öpen yalvaran bir pozisyonda olmadığının izharıdır.
Yani şimdi İstiklâl Marşı’nı kabul eden Meclis Lozan’ı kabul eden meclis değil, dedik. İstiklâl Marşını Kabul eden meclis Lozan’ı kabul etmeyecekti. Neden etmeyecekti? Diyecekti ki; biz bunun için mi öldük? Anlatabiliyor muyum? Yani biz her şeyi bu sonuç için mi riske attık. Şimdi diyeceksiniz ki Lozan kötü bir şey mi? Lozan; tabii ki alınabilenin azamisinin alındığı bir antlaşmadır. Ama dediğim gibi İstiklâl Marşına evet diyenler buna evet demeyeceklerdi. Onlar diyeceklerdi ki hayır biz savaşa devam ediyoruz, anlatabiliyor muyum? Aradaki farkı bilmemiz lazım. Lozan tabii ki geçerli. Bizim kınadığımız şey Lozan elde edildikten sonra Türkiye cumhuriyetinin varlığının hakkı verilmedi.
Bugün elemanter derecede iktisat bilen birine sorun size Türkiye’nin hiçbir şekilde cumhuriyet kurulduktan bugüne kadar geçen hayatının iktisadi bakımdan bu pozisyonda olmaması gerektiğini söyleyecektir. Yani bugüne kadar bizim dünya çapında vazgeçilmez iktisadi kozlarımız olması gerekiyordu. Millet olarak iktisadi kozlarımız yok. Bu bilhassa böyledir. Bu yapılamamış, becerilememiş bir şey değildir. Yani Kenya’daki kadınlar Nazilli basması giymiyorsa eğer, bunun bir kabahatlisi vardır. Anlatabiliyor muyum? Olmayacak şey yoktu. Bugün hala bizi Avrupa birliğine almazsanız başımızın çaresine bakarız diye bir tehditte sunmaya çalışıyorlar. Bugün bütün kötü şartlara yani onların artık her şeyi lehimize çevirdik diye düşündükleri ahvale rağmen Türkiye’nin bugünden başlandığı takdirde hızla yükseleceğini temin edecek imkân vardır. Bu imkânın fark edilmesi lazım. Bu imkânı nasıl fark edebiliriz? Eğer çocuğunuzun Harvard’da doktora yapmasının çok kıymetli bir şey olduğunu sanıyorsanız ve yine çocuğunuzun uluslararası şirketlerde genel müdür olmasını ya da Brezilya merkez bankasında bir Türk bulunması falan filan bunlar size matah bir şeymiş gibi görünüyorsa; tabii Türkiye hiçbir imkânını kullanamaz. Bizim ilk yapacağımız şey başta kendimiz olmak üzere merkezden muhite gâvurun dişini kıracak bir gıda haline gelmek. Yani gâvur seni yemek istediği zaman dişi kırılacak ama sen mugaddi olacaksın. Anlaşıldı mı? Yani demir leblebi olmak hiçbir işe yaramaz. Çünkü demir leblebi demirdendir ve mugaddi değildir. Sen mugaddi olacaksın besleyici olacaksın fakat gâvur beslenmek için seni ısırdıysa dişi kırılacak. Bunun imkânsız olduğunu söyleyen insan vatan hainidir. (Alkışlar…)
E, artık ben de gideyim tamam. Bu kadar konuşmayı alkış için yapmışım meğer.
“ İstiklâl Marşı ile Asrın İdrâki” panelinden alıntılanmıştır.
Metnin devamı için tıklayınız.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor. Buna tâbi olmamak için yol tutturmamız gerekiyor.
Türk iseniz Hanya’yı hesaba katmadan Konya’ya sahip çıkamayacağınız kafanıza dank etmiştir. Sizin millî varlığınızın en önemli parçası Hanya’nın Konya’dan önce Darü’l İslâm’a duhul eylediği gerçeğidir.
"Bizi Türklükten nasıl uzak tuttuklarını anlamak için bizi İslam'dan nasıl uzak tuttuklarını anlayabilmemiz lazım. Bugün Ramazan ayındayız. Bize Ramazan ayı denince ne anlaşılması gerektiğini gayr-i Müslimler telkin etti.
Biz şu anda ne isek dünyanın bundan sonra alacağı şekil de birebir bizim bugünkü halimizle irtibatlıdır. Defalarca, yıllarca söyledik. İstiklâl Marşı sadece 12 Eylül 1980 darbesinden sonra hazırlanan ve 1982 yılında halk oylamasıyla resmiyete kavuşan Anayasa’da zikrediliyor.
Hepinizin bildiği gibi, Mehmet Akif Ersoy bütün şiirlerinin yer aldığı Safahat'a İstiklâl Marşı'nı dâhil etmemiştir. Bunun sebebini sorduklarında "O benim eserim değildir, milletimin eseridir." demiştir.
İstiklâl Harbi neyin istiklâlini temin netti bize, bunu mutlaka bilmemiz lazım. İstiklâl Harbi bize İslam istiklâlini temin etti. Turancıların anladığı şekliyle Türk istiklâlini değil. İlk kez XIII. yüzyılda vatan yapılmış olan toprakların yeniden vatan olmasını temin etti.
İstiklâl Marşı İle Asrın İdrakine Baktığımızda Gayet Net Bir Tablo Görürüz:
1. Asrın idraki bize her şeyin imkânlar nispetinde mümkün olduğunu; önce imkânları ele geçirmek gerektiğini telkin ediyor.
Türklük bir ırk meselesi değil. Yani Türk lâfzının doğuş zamanından şimdiki zamana kadar hiç kimsenin eline Türklüğü soy sop davasıyla ileri götürme gücü geçmemiştir.