Türkiye'de Anayasa Meselesi

 

Metnin tamamını okumak için tıklayınız.

 

...

İsmet Özel: Evet, 1982 anayasasından dolayı dediğiniz gibi. Bugün Türkiye’de işte sivillerin anayasa yapmasından söz ediliyor, değil mi? Aslında benim sormak istediğim soru şu: Türkiye’de sivil nerede? Çünkü Türkiye’de siyasî kadrolar zaten belli bir filtreden geçtikten sonra bir şekle, bir makama, bir söz alma -söz söyleme demiyorum- söz imkânına kavuşabiliyorlar.

İsmail Kara: 80’den sonra filtre biraz hafif kalıyor galiba?

İsmet Özel: 80’den sonra filtreden daha ziyade tayin unsuru ön plana geçiyor ve insanların hangi işleri yapmak üzere hangi lâfları söyleyecekleri, hangi yerlerde bulunacakları adeta belirlenmiş gibi görünüyor. O bakımdan Türkiye’de sivillerin yaptığı anayasa fantezi bir söz olabilir. Ben cinsiyeti uymasa bile bugün Türkiye’deki başbakanın sivil bir başbakan olduğu kanaatinde değilim.

İsmail Kara: Daha doğrusu ortada bir meclis yok.

İsmet Özel: En azından 1921’deki anlamında.

İsmail Kara: 1950’deki anlamında da yok.

İsmet Özel: Onu katmıyoruz çünkü 1950 olayı çok enteresan bir olaydır. Türkiye’nin cumhuriyetle gelen esprisini doğrultmaya, millete mahsus rotaya oturtmaya gayret eden bir hayat dönemi, bir yaşama alanı, bir yaşama aralığı olarak bilmemiz lâzım 1950–60 arasını. Onu tekrar konuşmak lâzım, milletçe. Bunu hâlâ konuşamayışımızın sebebi 1960 darbesinin izlerinin Türkiye’de silinmemiş olmasıdır.

İsmail Kara: Ve bunun neticesi olarak da 82’den sonra kurulan meclisler takip edebildiğimiz kadarı ile -82 sonrasını ben bile iyi takip edebildiğimi söyleyebilirim- hiçbir varlık gösteremedi. Yani hiçbir kayda değer konuda çıkış yapamadı, hiç kimseye karşı bir direnç gösteremedi. Meselâ 71 düzenlemelerinden sonra bile meclis diyelim ki kendisine dayatılan cumhurbaşkanlarını seçmedi; bunu yapabildi, darbeden sonra bile. Ama 82 sonrasında kurulan meclislerin hiçbiri bugünkü de dâhil olmak üzere -ki 91 seçimlerinden sonra kurulan meclis aslında muhalefet, Anavatan’a muhalif olanlar çok iddialıydılar- hiçbir varlık gösteremediler. Yani meclis olma özelliğini kaybettiler.

İsmet Özel: Evet, sivillik kavramını açmak lâzım. Dünyada ve Türkiye’de resmî deyince mutlaka apoletli, kokartlı, üniformalı insanları da anlamayalım.

İsmail Kara: Makosenli resimler de olabilir.

İsmet Özel: Olabilir. Aslında Türkiye’de hepimizi endişeye sürükleyen bir noktada şey yapıyoruz. Askerleri ya da silâhlı kuvvetleri karalamakla sivil olunduğunu sananlar var. Ben silâhlı kuvvetlere temenna çakarak da onların yanında yer alınabileceğini de sanmıyorum. Benim şahsen tab’an anti-militarist bir yapım var fakat buna rağmen silâhlı kuvvetler aleyhtarlığıyla bir yere varılabileceğini sanmıyorum. Sivilliğin silâhlı kuvvetler aleyhtarlığı olmadığı kanaatindeyim. Ama ne?

Sivillik bir toplumun kendi değerleri başta olmak üzere maddî varlığını ciddiye almak ve bunu kendisi ile özdeşleştirmek anlamı taşımalıdır. Dünya Sistemi’ne uyarlanma meselesinde Türkiye’nin üzerinde oyun oynayan ve Türkiye’ye ait olmayan güçlerin paralelinde hareket etmeyi kabul edenleri resmî sayalım isterseniz; “Bu millet kendi başının çaresine bakabilir ve bakmalıdır.” diyenleri de sivil sayalım.

İsmail Kara: Bu anlamda sivil yok Türkiye’de.

İsmet Özel: İşte mesele burada. Bir şekilde sivil üretemeyeceğimize göre kendimizin sivilliğini temin etmemiz lâzım belki. Fakat bu kelime de insanı tedirgin ediyor; sivil aslında medeniyetle çok bağlantılı bir şey. Sivilleşme istenildiği zaman sanki Batı medeniyetinin örnek alınarak bir toplum modeli kurulması arzulanıyormuş gibi görünüyor. Bu konuda çok önemli bir dil hatası yapıyoruz.

...

17 Temmuz 1995 tarihde Kanal 7 televizyonunda yayınlanan "TÜRKİYE'DE ANAYASA MESELESİ" başlıklı "İsmet Özel'le Başbaşa" programınından...
Valery Önce Taharet Almayı Öğrensin

Cuma Mektupları’na “Bir siperden söz ediyorum” diyerek başlamıştınız. İstiklâl Marşı Derneği bir siper mi? Veya oradaki şey de bu olabilir mi? Bir de şunu eklemek istiyorum.

 

Hangi Ümidin Taşındığı İstiklâl Marşı'ndan Öğrenilebilir

- Bir dernek kurmayı ne zaman düşündünüz? Süreci biraz anlatır mısınız?

- Bir sual işaretiyle dile getirdiğiniz bu ifade beni neye cevap vereceğim hususunda tereddüde düşürdü. Merakım şu: Bana iki soru mu sordunuz; yoksa ortada bir soru var da, siz sorunun iki safhada cevaplandırılmasına mı talipsiniz? Bir “lâhavle...” çekip cevap teminine gayret edeceğim; söylediklerimin sizin öğrenmek istediklerinizden hangisine uyduğuna karar vermek okuyana kalmış.

İlk Basın Toplantımız

İstiklâl Marşı Derneği’nin niçin kurulduğunu söylemek için önce bir şeyi açıklığa kavuşturmamız lazım. Aslında bir şeyler yapmak istiyoruz da İstiklâl Marşı’nı bahane ediyoruz değil. Aslında bir şeyler yapmak istiyoruz da yapmak istediğimiz şey yolunda İstiklâl Marşı’nı istismar ederiz diye düşünmedik.

İSLÂM DIŞI İSLÂMCILIK

Biz İstiklâl Marşı Derneği üyeliğini Türkiye’de insanları hem hakarete maruz bırakıp hem de onların enerjilerini kötü niyetlerine alet eden insanların bizimle münasebettar olmama şartına bağlıyoruz.

İstiklâl, Arap Dilinin Kurallarına Göre Türkler Tarafından Türetilmiş Bir Kelimedir

İstiklâl Harbimiz bizim millî kurtuluş savaşımız değildir, bağımsızlık savaşımız da değildir. İstiklâl bağımsızlık demek değildir. İstiklâl Arapça bir kelime değildir. İstiklâl Türkçe bir kelimedir. Arap dilinin kurallarına göre Türkler tarafından türetilmiş bir kelimedir

KÖPRÜLERDE AĞAÇ BİTMEZ

Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında, Avrupa ile Orta-Doğu arasında, Türkî Cumhuriyetlerle Avrupa arasında, İslâm dünyasıyla Hıristiyan dünyası arasında köprü olduğunu söylüyorlar.

YİĞİDİN HAKKINI YEMEK İÇİN

Ülkemizde 1928 yılından sonra gözü kör eden kâtiplerin hükmü kalmadı. Latin harfleriyle okuyup yazmaya başladığımızdan bu yana önce mürettiplerin, sonra dizgicilerin ocağına düştük.

İstiklâl Marşı Latin Hurufatıyla Kaleme Alınmadı.

İstiklâl Marşı Latin Hurufatıyla Kaleme Alınmadı.

Biz İstiklâl Marşı Derneği’yiz. Nasıl Yazıldıysa Öyle!