İRTİCA ELDEN GİDİYOR

Rivayet edilir ki bir zamanlar ülkemizde “din elden gidiyor” diye haykıran insanlar varmış. Bu insanlar gerçekten var mıymış, var idiyseler böyle haykırmakla neyi murad etmektelermiş, bunlar konumuz değil. Bizi bugün “irtica elden gidiyor” diye hayıflanan insanlar ilgilendiriyor. Siz hemen bana meseleyi yanlış koyduğumu ve gerçekte ülkemizde “laiklik elden gidiyor” diye haykıran insanların bulunduğunu söyleyebilirsiniz. Ama ben görüşlerimde ısrar ediyorum. Günümüz Türkiye’sinde sadece “irtica elden gidiyor” diye hayıflanan kişiler vardır, buna mukabil “laiklik elden gidiyor” diye haykırma gücünü kendinde bulan kimse yoktur. Çünkü birileri çıkıp da “laiklik elden gidiyor” demeye kalkarsa onlara şu soru sorulabilir: Siz din ve dünya işlerinin birbirlerinden ayrılmasını mı istiyorsunuz? Yani Türkiye’de devlet din işlerine karışmasın ve buna karşılık dinle ilgili meseleler de devlet işlerine girmesin mi demek istiyorsunuz? Böyle tüyler ürpertici ihtimaller karşısında “laiklik elden gidiyor” demeye yeltenen kişi hemen itiraz edecektir: Hayır, devlet din işlerine karışsın ama benim istediğim gibi, benim istediğim yönde karışsın diyecektir. Buna mukabil devlet işlerinin din meselelerinden uzak ele alınması fikrini iyi bulacaktır. Nitekim eskiden de böyleydi diyecektir.

Devamla şöyle sözler edebilecektir: Eskiden ne iyiydi, irtica diye bir şey vardı. Gerektiği zaman “irtica var”, “irtica hortladı” derdik ve böylelikle siyasî rakibimizi köşeye sıkıştırırdık. Şimdi bu tehdit para etmiyor, çünkü biz ne zaman irticadan söz etmeye kalkarsak, karşımıza insan hakları, temel hak ve özgürlükler gibi tezlerle çıkıyorlar. Eskiden ne iyiydi, insanlar bazı hakları olduğunu ileri süremezler ve biz de uygarlık ülkümüz adına yürütürdük gemimizi. Defalarca peynir gemisinin lâfla yürüdüğünü ispat etmiştik. Birine mürteci, gerici, sağcı dedik mi işi bitikti. Şimdi öyle mi ya? Şimdi ne zaman irtica lafı etsek bazıları çıkıp “Siz Müslüman değil misiniz?” diye soruyorlar. Bu soruya menfi cevap vermek de müsbet cevap vermek de işimize gelmiyor. Ama eskiden ne iyiydi. Soruyu biz sorardık. Hem de “Yoksa Müslüman mısın?” edasıyla sorardık. Sakın sen Müslüman olmayasın diyerek aydın çevrelerde sıkıştırırdık önümüze geleni. Nerede eski günler? Değişiyor her şey, irtica elden gidiyor!
Evvel zaman içinde bazı adamlar varmış “din elden gidiyor” diye bağırırlarmış. Daha sonra böyle bağıranlar olmamış. Demek ki ya bu bağıranların sesi kısılmış (çok bağırdıkları için sesleri kısılmış olabilir) veya böyle bağırmalarına gerek kalmamış (din elden gittiği için gerek kalmamış olabilir). Daha sonra başka adamlar gelmiş onlar da “laiklik elden gidiyor” diye bağırmışlar. Ama sonradan bu bağırmayı kesmişler. Bunların da başına önceki bağıranların başlarına gelen gelmiş olabilir. Yani ya sesleri kısılmıştır veya laiklik elden gitmiştir. En sonunda başka bazı adamlar gelmiş ve son olarak şöyle bağırmışlar: İrtica elden gidiyor! Nihayet daha öncekilerin başına gelen bunların da başına gelmiş ve tıpkı öncekiler gibi muhtemelen onların da sesleri kısılmış ve muhtemelen irtica elden gitmiş. Tabii onun, bunun, şunun sesi kısılınca din, laiklik ve irtica elden gidince masal da burada bitmiş. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

Masal bittiğine göre gerçeklere dönmemiz beklenen ve yerinde bir tutum olurdu, ama ne yazık ki masal bitince hikâyelere, romanlara ve televizyon dizilerine dönüyoruz. İçinde yaşadığımız toplumun geçmiş deneyleri bugün için birer kazanç olarak ele alınamıyor. Yani bir bakıma geçmiş sandığımız vakıalar günümüzde yaşananların benzerleri. Bu yüzden bundan elli, yüz yıl önce yaşanılanları gerçek yüzleriyle, asıl mahiyetleriyle bilip tartışmakta zorluk çekiyoruz. Olan bitenin “masal” kısmı sona ermiş olabilir, ama bu masaldaki sembollerin tekabül ettiği gerçek hükümranlığını sürdürüyor.

Türkiye’de bir aldatmaca aşıldıktan sonra göğüslenemeyecek zorluk yoktur. Aşılması zorunlu olan aldatmaca, hepsi aynı mayadan yapılma oldukları halde bir kısım halkın büyük çoğunluğu “güdülmesi” gereken sürü gibi görmelerinden doğuyor. Din konusundaki tartışmalar Türkiye’deki aldatmacanın merkezini teşkil etmektedir. Yöneticilerin oldukları gibi görünmedikleri, göründükleri gibi olmadıkları esas husus Türkiye’de dini ilgilendiren husustur.
 

İsmet Özel, İrtica Elden Gidiyor, TİYO Yayınları, s. 11-13.

TÜRK MİLLETİNİN ÖNÜNE BİR TEK HEDEF BİLE KONMAMIŞTIR

Biz İstiklâl Marşı Derneği olarak kurulduğumuz günden itibaren şunu söylüyoruz: İslâm’ın içinde hiçbir kötülük yoktur ama İslâm’ın dışında hiçbir iyilik yoktur! “Bunu gâvurlar daha iyi yapıyor” dediğiniz zaman İslâm’ın dışında bir iyilik arıyorsunuz demektir.

"İstiklâl Marşı’nın nasıl söyleneceğini bilmiyoruz."

İstiklâl Marşı’nı O Musiki İle Söylerseniz Bütün Vurguların, Bütün İşaret Edilen Fikrî Esasların Temayüz Ettiğini Görürsünüz

Kâfirlerden Kaçırılmış Metin: "İstiklâl Marşı"

İstiklâl Harbi neyin istiklâlini temin netti bize, bunu mutlaka bilmemiz lazım. İstiklâl Harbi bize İslam istiklâlini temin etti. Turancıların anladığı şekliyle Türk istiklâlini değil. İlk kez XIII. yüzyılda vatan yapılmış olan toprakların yeniden vatan olmasını temin etti.

İstiklâl Marşı “Kahraman Ordumuza” İthaf Edilmiştir

Türk milletinin başından neler geçti, başına neler geçti? Geçen yedi yüzyılın her elli yılı hususi bir dikkati hak ediyor. Asırlarca kasıtla bulandırılmış suyu durultan, durultmakla kalmayıp içilebilir hale getiren İstiklâl Marşı’dır.

Bir İdeoloji Olarak İstiklâl Marşı

Demek Türkiye’de bizim meselemiz “biz” olup olmadığımız konusundaki sarahattir. “Biz” dediğimiz zaman birbirimizi kastediyor muyuz? Bundan daha önemli hiçbir şey yok. Eğer “biz” dediğimiz zaman birbirimizi kastedebiliyorsak bizden hiçbir şey koparamazlar.

Latin Hurufatı ile Yazılı Sancak Olsa Altında Kim Toplanır?

Sancak bir orduya ait ama hangi orduya ait? Sancak İslâm ordusuna ait bir tabirdir. Başka kimsenin sancağı yok, bir bizim sancağımız var. Bu sancak da sancak-ı şeriften geliyor.

Önce Millet Olduğumuzu Ortaya Koyalım

-İstiklâl Harbi’ni esas mı alıyorsunuz?

- Bence ayağımızı basacağımız yer İstiklal Harbi’dir. Başlangıç noktası.

TARİH HİCRETLE BAŞLAR

Biz üstünlüklerimizi inkâr etmiş bir toplumuz. Bizim hicrî takvimi terk etmemiz, şerefimizi inkâr etmemiz anlamına gelir. Çünkü bakın bir miladî takvim var. Milat olarak İsa (a.s.)’nın doğumunu esas alır.