BAŞINI ÖRTEN KIZLAR FELSEFE BİLMELİDİR

Hükümranlığı altında bulunduğumuz medeniyet çerçevesinde erkekler günlük hayatlarını sürdürmekte iken Müslüman kimliklerini dışa vurmak mecburiyeti altında kalmıyorlar. Buna mukabil muasır medeniyet yapısına kadınları ve kızları ancak Müslüman kimliklerini dışa vurmadıkları taktirde dahil edebileceği şartını koşuyor. Demek ki medeniyetin hayat sahasında cereyan eden faaliyetlere intibak edip etmemek ilk ve görünür planda erkeklere değil, kadınlara mahsus bir meseledir. Müslüman kimliğin dışa vurulmasıyla medenî hayatın hakkıyla yaşanması arasında nizâ var. Nizâcılık edenleri teşhis etme durumunda kaldığımız zaman karşımızda önce bütün kurumlarıyla tam kadro çalışan "medeniyet"i ve sonra medeniyetin bünyesinde yer almak isteyip de başını örtmekten vazgeçmeye yanaşmayan kadın ve kızları buluyoruz.

Başörtüsü Müslüman kimliği dışa vurmanın yegâne belirtisi olarak kaldığı sürece tesettüre riayet eden kız ve kadınların hikmet sevgisine ihtiyaçları vardır. Açıkçası, başını örten kızlar felsefe bilmelidir. Aksi taktirde iç huzuru nedir hiç bilmeyeceklerdir. Felsefe bilmedikleri sürece kendileri huzursuz oldukları gibi, temas kurdukları ortamlarda da huzursuzluk çıkaracaklardır. Felsefe bildikleri taktirde başını örten kadın ve kızların bildikleri felsefenin ne olduğu bir ilgi odağı haline gelecektir. Onların bildiği felsefe yüzünden medeniyetin akış istikameti yeniden bir değerlendirmeye tâbi tutulacak ve başörtüsünün kendine biçtiği yeri hak edip etmediği tartışılacaktır. Bu münasebetle şimdiye kadar erkeklerin Müslüman kimliklerini dışa vurmaksızın muasır medeniyete dahil edilmelerinin hikmeti de anlaşılacak.

Başını örten kızlar ve kadınlar gönüllerinde hikmet sevgisine yer vermeden, zihinlerini felsefeyle meşgul etmeden yaşasalar daha iyi olmaz mı? Bu soruya cevap verebilmemiz "iyi"den ne anladığımız açıklandığı zaman mümkün olabilir. Yine de felsefe bilmeden başını örtmeye müsait toplum alanları bulunduğunu biliyoruz. Eğer bazı kızların ve kadınların başlarını örtüyor olmalarının sebebi babalarından, ağabeylerinden, nişanlılarından, kocalarından aferin almaktan ibaretse veya tam tersine kızlar ve kadınlar babalarının, ağabeylerinin, nişanlılarının, kocalarının gözünü boyamak için başlarını örtüyorlarsa bunların hiçbirinin felsefeye bulaşmasına gerek yoktur. Bu durumda diyeceğiz ki muasır medeniyet kıskaca aldığı erkeklerin sevk ve idaresinde başını örten kızlardan ve kadınlardan destek görmektedir.

Eğer başını örten kadın ve kızlara toplum içindeki işlevlerini başörtüsü takmaksızın yerine getiren kadınların davranış kalıpları örneklik ediyorsa felsefeyi yine araya sokmanın bir âlemi yok. Çünkü bu durumda başörtüsü ile Müslüman kimliğin dışa vurulması arasındaki irtibat kaybolmuştur. Zihni başını örtmenin hikmetiyle meşgul olmayan bir kadının veya bir kızın gönlünde hikmet sevgisinin yeşermesine de ihtiyaç kalmamıştır.

İsmet Özel, Başbaş Başbaşa Başabaş, Şairin Devriye Nöbeti 12, S.13

İstiklâl Marşı’nı Defalarca Değiştirmek İstediler

İstiklâl Marşımız Türk siyasetinin vesikasıdır. Bugün bilinen Türkiye Cumhuriyeti siyasî tarihi İstiklâl Marşı ile zıtlaşma halindedir. Şöyle ki: İstiklâl Marşımız “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin İstiklâl” diyor.

BİZ NEDEN ORUÇ TUTUYORUZ?

"Bizi Türklükten nasıl uzak tuttuklarını anlamak için bizi İslam'dan nasıl uzak tuttuklarını anlayabilmemiz lazım. Bugün Ramazan ayındayız. Bize Ramazan ayı denince ne anlaşılması gerektiğini gayr-i Müslimler telkin etti.

"Canavarın Kolunu Sakarya’da Kestik"

Balkan Harbi ve Seferberlik tecrübesi bize çıkacağımız düzlüğü de takip edeceğimiz hattı da İstiklâl Marşı’nın yazılması ile gösterdi.

Mali Hegemonya, Para, Faiz, Borçlanma

Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor. Buna tâbi olmamak için yol tutturmamız gerekiyor.

İSTİKLÂL MARŞI'NDAN ANAYASA ÇIKAR!

"İstiklâl Marşı Türk milletinin geleceğinin karartılamayacağı konusunda hem bir vaat, hem bir teçhizat, hatta mühimmat olarak düşünülmüştür. İstiklâl Marşı’nın varlığı bir milletin gelecek başarılarının çerçevesi çizilmek için doğmuş bir şeydir.

ÖNSÖZÜMÜZ “ÖNCE VATAN”

Vatan der demez küflü bir şeyden, modası geçmiş bir kavramdan bahsettiğimizin bilincindeyiz. Bu şeyin modası, yalnızca Türkiye’de değil, yerkürenin her bucağında bilhassa globalizasyon marifetiyle kast-ı mahsusla, bile isteye geçirilmiştir.

"İstiklâl Marşı’nın aleyhine bir yönetim tarzı uygulamaya kondu."

İstiklâl Marşı Sakarya Zaferi’nden Sonra Rafa Kaldırıldı

İstiklâl Marşı Derneği’nin mevcudiyetinin izahı şuradır: Biz diyoruz ki “İstiklâl Marşı metni 1921 yılında millî marş olarak kabul edildi.

Türkiye'de Anayasa Meselesi

İsmet Özel: Evet, 1982 anayasasından dolayı dediğiniz gibi. Bugün Türkiye’de işte sivillerin anayasa yapmasından söz ediliyor, değil mi? Aslında benim sormak istediğim soru şu: