Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum
kökten dallara yürüyen sular gibi
yürürüm kömür ocaklarına, çapalanan tütüne
yürürüm hüzün ve ağrılar çarelenir
dağların esmer ve yaban telâşından kurtula diye
torna tezgâhlarında demir.
İsmet Özel – Aynı Adam
"Virüs" dolayısıyla hiçbir gerçeği bilmiyoruz. Çünkü en büyük sermaye sahibi biz değiliz. Ortada fol yok yumurta yokken en büyük sermaye parasını boşuna genetik, elektronik, kozmik, atomik araştırmalara yatırmadı. Fakat dünya sisteminin bütün milletlerin diline musallat olarak gerçeğin fark edilmesine mani olacak anlam kaydırmalarına başvurduğunu herkes görebilir. "Virüsten sonra" dünyanın eskisi gibi olmayacağını söyleyenler "yasak" yerine "kısıtlama" diyor. Sistem aynı tiplere "kaçak" yerine "düzensiz göçmen" dedirtmişti. "Piyasa bunu satın aldı" lafının da mucidi olan sistemin bir an önce "normale dönmek" isteyen insanlar tarafından iştahının kabartıldığı apaçık. Bu yazıda bilebildiğimiz bir husustan bahsedelim: Büyükşehir olmayıp da "virüs" sebebiyle sokağa çıkma yasağı getirilen tek bir şehrimiz var o da Zonguldak. Çünkü Zonguldak’taki nüfusun büyük kısmı madenlerde çalışıyor ve madende çalışmak da insanın vücudunda bilhassa akciğerlerinde büyük ve kalıcı tahribata sebep oluyor. Büyük bir arzuyla normale dönme hevesindekiler bunu düşünüp, hesap ediyor mu? Bunun düşünülmemesi için Türkiye’nin önce sosyalist ve akabinde İslami dönüşümüne mani olundu.
Türkiye’de ilk büyük işçi hareketi Mart 1965’te Zonguldak’ta vuku buldu. Bu grev ve grev dolayısıyla yaşananlar İsmet Özel’in 1966 yılında yazdığı tek şiiri olan Kan Kalesi’ne:
“ve saat 24 vardiyasının işçileri
inmiyorlar ocaklarına.”
şeklinde aksetmiştir. Mart 1965’te Kozlu’da binlerce maden işçisi çalışma şartları, liyakat zammı sebebiyle greve gitmiş, ocaklarına inmemişlerdir. Topraklarımızda bu çapta bir işçi hareketi daha önce görülmediğinden Türkiye’de işçi hareketlerinin en başına Kozlu Grevi yazılır. Grev dolayısıyla Kozlu’da sıkıyönetim ilan edilmiş, dört gün süren olaylar neticesinde iki işçi can vermiştir. İsmet Özel’in kurucusu ve idarecisi olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü de iki işçinin ateşli silahlarla öldürülmesi üzerine Kızılay’da bir sessiz yürüyüş tertip etmiştir. İsmet Özel’in de bu yürüyüşte hususi bir rolü vardır. Bu yürüyüşe başkaca bir öğrenci kuruluşu, kurum, sendika katılmadığı gibi yürüyüşün aleyhinde tavır takınmışlardır. Toplam yüz kişiyi bulmayan Ankara’daki bu yürüyüşü Vali’nin, Emniyet Müdürü’nün, Milletvekillerinin, Senatörlerin izlediği ve bütün yürüyenlerin tek tek fotoğrafının çekildiğinin bilgisi Turhan Feyzioğlu’nun FKF kitabında mevcuttur.
O kitapta veya başka hiçbir kitapta bulunmayan bilgi ise Sinan Cemgil ve Şirin Yazıcıoğlu’nun oğlu Taylan Cemgil’in hazırladığı Sinança kitabında yazılıdır. Şirin Yazıcıoğlu Sinança kitabında Kozlu yürüyüşüne kadar Türkiye’deki protesto yürüyüşlerinin bir nevi sessiz yürüyüş olduğundan, Kozlu yürüyüşünde ise ilk defa İsmet Özel’in sloganlar attırarak sessiz yürüyüşü sesli yürüyüşe çevirdiğinden bahseder: "İsmet Özel o yürüyüşte sloganlar attırmış ve yürüyüşü sesli yürüyüşe dönüştürmüştü. O zamana kadar ki yürüyüşlere 27 Mayıs’ta takılan isimleriyle “sessiz yürüyüş” denirdi. Her ne kadar 27 Mayıs öncesi, “Olur mu böyle olur mu?/ Kardeş kardeşi vurur mu?” gibi marşlarla, “Menderes istifa!” gibi sloganlarla çoktan sesli hale gelmiş olsalar da gene de, bu yürüyüşlere “Sessiz Yürüyüş” denirdi. Kozlu işçilerinin ölümüne neden olan saldırıyı protesto yürüyüşünde “İşçiler hey! Köylüler Hey! Emekçiler Hey!” “Selam size!” diye çok bağırıldı. Yürüyüş çok ilgi çekti."
1965 Mart Kozlu Yürüyüşü, Sağ Önde İsmet Özel
1965’teki Kozlu hadisesi ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük maden faciası olan 2014 tarihli Soma’daki hadise arasında yarım asırlık bir zaman var. Bu yarım asırlık zamanda Soma faciasının olmaması için değil bilakis olması için her şey yapıldı. Tam 301 kişi madende öldü. Bugün virüsten sonra tarımın öneminden bahsediliyor. Halbuki Soma gibi başta tütün olmak üzere zirai mahsul bakımından pek münbit bir mahalde insanlar tarımda çalışmaları imkansız hale getirildiği için madenlere inmek zorunda kalmışlardı. Bunu faciadan sonra yöre halkına uzatılan mikrofonlar dolayısıyla bütün Türkiye öğrenmişti. Türkiye’nin önce sosyalist dönüşüm dolayısıyla sınıf meselesini akabinde İslami dönüşüm dolayısıyla kimlik meselesini hal yoluna komasına mani olanlar, Soma’da maden faciası olduğunda "barış süreci" namıyla Kürtleri bahane ederek kendi çeşitli etnik hedefleri için ortak masa kurmuşlardı. O sırada İsmet Özel ve İstiklâl Marşı Derneği dışında bu işe ses çıkaran kimse veya teşekkül mumla aranırdı. Dünya sisteminin tayin ettiği normlarla normale dönmek bizden uzak olsun:
Nedir bu kölelerin olanca silahları
Silahların köleleri olmaktan başka
Gökhan Göbel
5 Ramazan 1441
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in "Of Not Being A Jew" kitabında yer alan "Bilimsel Türkiye" şiirinin
Bulgarların Hıristiyan takvimine göre 1936'da Tanzimat Fermanı'nın yüzüncü yılını kutladıklarını biliyor muydunuz? 1839'da ilan edilen fermanın yüzüncü yılını neden 1936'da kutlamışlar suali akla gelebilir.
Birkaç gün önce Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanlar, Amerikalılar, Hollandalılar gibi sınırımızdan füze bataryalarını çekmeyen İtalyan ve İspanyollara teşekkür etti.
Türk denizi deyince, Orta Asya’da kuruyan bir “iç deniz”den bahsetmiyoruz. Türklere Orta Asya’da bir köken icat edilmesi günü gelince Türkleri oraya postalamak içindir.
Geçtiğimiz günlerde AKP’li Meclis Başkanı'nın İsmet Özel’in sözlerini tahrif ederek anması hakkında bir yazı neşretmiş, bir çetele tuttuğumuzu da o yazıda söylemiştik.
ABD Irak'ı işgal ettiğinde Misâk-ı Millî dolayısıyla bunun Türkiye'nin işgali manasına geldiğini İsmet Özel'den başka kimse zikretmedi.
İsmet Özel “Tersinden Edebiyat Tarihi”ni yazmaya devam ediyor. Sekizinci Mukaddeme’de “Niçin İtalya, Patagonya der gibi Türkiya denmiyor da, İstinye, fasulye dermiş gibi Türkiye deniyor?” diye sual etti. Ülkemizin adına niçin cumhuriyetten sonra Türkiye dendi? Türkiye Türkçe bir kelime mi?