Birkaç gün önce Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanlar, Amerikalılar, Hollandalılar gibi sınırımızdan füze bataryalarını çekmeyen İtalyan ve İspanyollara teşekkür etti. Sınırımıza o füze bataryalarının yerleştirildiği ilk zamanlarda İsmet Özel bir televizyon programında füzelerin yönünün Ankara’ya çevrilip çevrilmeyeceğini kimse sormuyor demişti. Nato’nun Belgrad’ı kazara bombaladığını düşünenler için tabii bu sözler bir şey ifade etmeyebilir. Bir zamandır Türkiye’de gündemi zaten hava savunma sistemi münakaşaları işgal ediyor. İsmet Özel’in harp sanayi ve milli müdafaanın aynı şey olmadığına dikkat çekişine ise dün olduğu gibi bugün de kimsenin kulak kabarttığı yok. Bugün Türkiye’nin getirildiği bu yerde ve Hristiyan takvimine göre Madımak Oteli'nin yakılması ve akabinde bu hadise bahane edilerek Başbağlar’da Müslüman katliamı yapılmasının sene-i devriyesinde bunları hususen anıyoruz. Zira İsmet Özel Madımak Oteli’nin yakılmasından sonra "Sivas Göklerinde Sırp Tayyareleri Uçacak Mı?" başlıklı bir yazı kaleme almış, bir sual etmişti. Ayrıca mezkur yazının içinde de şöyle bir suale yer vermişti: “Aklıma takılan soru şu: Aziz Nesin gibilerinin kendilerini güvenlikte hissetmeleri için Sırp (veya Grek, Ermeni, Rus veya Amerikan) uçaklarını Sivas semalarında görmeleri mi gerekiyor?” İsmet Özel Sivastaki hadiseden birkaç gün sonra bu suali etmişti. Koca Türkiye’de tek sual eden oydu. Bunun üzerine Türkiye’deki İslam düşmanı cephe yıllardır aradığı fırsatı yakaladığını düşünüp “İsmet Özel’i bitirme” faaliyetini başlattı.
İslam düşmanlığıyla seviyesizlik atbaşı gittiği için bu “bitirme” işinde kendilerinin imkân saydıkları ve fakat İsmet Özel’in ömrü boyunca tahkir ettiği araçları kullanmaktan başka bir şey ellerinden gelmezdi. Bırakın İsmet Özel’in şiirine veyahut fikriyatına diş geçirebilmeyi herhangi bir şeye geçecek dişleri o gün de yoktu bugün de yok. Kılıcını salladıkları gavurların himmetiyle herhangi bir yerde İsmet Özel’in adının geçmesine müsaade etmemek, İsmet Özel’in adının geçmesine mâni olamadıkları yerde de onu insanların yakılmasını onaylayan biri olarak sunmakla meşgul oldular, oluyorlar. Ve biz bunları ifşa etmeye devam edeceğiz. Ne Madımak Oteli’nin yakılmasından hemen önce Aziz Nesin’in orduyu göreve çağırma tehdidi ne de Madımak’ın hemen akabinde Başbağlar’da yapılan Müslüman katliamı onları "Sivas Göklerinde Sırp Tayyareleri Uçacak Mı?" sualine düşmanlıktan alıkoydu. Hadiselerin oluş biçiminden de anlaşıldığı gibi ortada apaçık bir provokasyon, Türkiye aleyhine yapılmış bir operasyon olduğu halde onlar kendilerince İsmet Özel’i bitirme fırsatı yakaladık sanarak sevindirik olmuştu.
Celladına gülümseyen Şaire, “Katliamlar ne kötü be birader” (1982) mısraını yazdıran insanların Madımak'ta yakılanlar, Başbağlar'da katledilenlerle ilgili sahici bir hissi olamazdı, olmadı da. Olan şey, Türkiye’de İsmet Özel’e kulak verilmediği için hem Madımak’ta yakılanların hem de Başbağlar’da katledilenlerin lehine, onların intikamını alacak bir milli şuurdan bahsedemeyişimizdir. Lakin Türk, Türkiye, İsmet Özel düşmanlığı tam gaz devam ediyor. Bu düşmanlık bugün bu isimleri bol bol anarak da yapılabiliyor. Türk’ün kim olduğu, Türkiye’nin neresi olduğu ve İsmet Özel’in ne söylediği hassaten çarpıtılıyor.
İsmet Özel’in "Sivas Göklerinde Sırp Tayyareleri Uçacak Mı?" diye sorması üzerine İsmet Özel’i bitirme fırsatı yakaladığını sananları, onların oluşturduğu ortamı ve bu zevatın İsmet Özel’in şiirine, fikriyatına geçirecek dişlere sahip olmadığını gösteren birçok misal var. Biri şöyle: 1993 yılının Ocak ayında İsmet Özel’in Of Not Being a Jew şiirinin yayınlanması yine sansasyona sebeb olmuştu. Nokta Dergisi de bunun üzerine kendi ifadeleriyle "İsmet Özel'in uzun süren bir şiir suskunluğunun ardından Dergâh dergisinin son sayısında yayınlanan şiiri, edebiyat çevrelerine bir hareketlilik getirdi. Dergâh dergisi kısa sürede tükenirken, şairler Özel'in yeni şiiri hakkında çarpıcı görüşler belirtiyorlardı. Nokta, polemiklere yol açan şiirin faili Özel'in ve farklı kesimlerden şairlerin görüşlerini aldı." Nokta dergisinin görüşüne başvurduğu şairlerden biri de Ece Ayhan'dı. Tarih 93 Ocak, Madımak Oteli’nin yakılmasından 7 ay evvel. Ece Ayhan İsmet Özel’in Of Not Being a Jew şiiri hakkında şu görüşleri bildirmiş: "İşte tam bir sivil şiir size. Dizeler mitralyoz gibi. İsmet Özel İslamcılığı bırakmış mı ne! Ya da bu Şerif Mardin’in bir şiiri gibi. Velhasıl son on yılın, yirmi yılın en güzel şiirlerinden biri. İşin içinde üstelik Hurufilik de var. Hayt!” Sivil şiir ifadesi ve hele de Şerif Mardin ismi komik olsa da Ece Ayhan’ın kendi ölçülerine göre bu lafların en büyük övgüler olduğunu zikredelim. Aynı Ece Ayhan aynı yıl Madımak Oteli’nin yakılmasından sonra ise şunları yazmış: “Ama, "bizim" Sırp şairi, beynine sürdüğü bu silinmez lekeyi, Öyle, aklınca, misvakla filan çıkarmaya kalkmasın! Leke her yerden görülüyor, görülebiliyor. İşte tam da yeridir burası: Silgiler, silerken, silinirler de! O bizim Sırp şairi Sıkı Şiir'den etik bakımdan gittikçe ve giderek uzaklaşıyordu zaten. Ben bu konuyu istemeyerek geçiyordum, açıkçası atlıyordum hep." Bu lafların üzerine söylenecek çok şey var lakin Ece Ayhan’ın İsmet Özel’i kastederek "Sırp Şairi" ifadesini kullanma hadsizliğinden bahsetmekle iktifa edelim. Tafsilatı Partizanın Amentüsü kitabında yer alacak inşallah. İsmet Özel kendi milletinin Türk milletinin şairi olarak o gün bir sual etti. Bugün Türkiye’nin getirildiği yer Madımak Oteli’ni yakanların, Başbağlar katliamını yapanların, İsmet Özel’in sorduğu sual üzerine onu “bitirmeye” kalkanların Türkiye’yi getirdiği yerdir. Ece Ayhan da eğer o gün Türk milletinin şairi olsa idi bırakın hadsizce "Sırp Şairi" lafını etmeyi İsmet Özel’in sualini daha da ileri götürürdü veyahut başka sualler ederdi. Bir devir yazdıkları yüzünden Türk şairi ünvanını alan Ece Ayhan’ın ve diğerlerinin Türk şairi olarak anıldığı bir ortamda İsmet Özel elbette kendini ayıracak, Şair Türk olacaktı.
Gökhan Göbel
4 Temmuz 2019
"İsmet Özel hastaneye düştü" haberi duyulunca İsmet Özel hakkında yazılıp söylenenlerin çetelesini tuttuk. Bu yüzden televizyon ekranında İsmet Özel’in karşısında dilini kıpırdatamayıp, İsmet Özel’in hastalığı haberinden sonra dili açılanlar,
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in "Of Not Being A Jew" kitabında yer alan "Bilimsel Türkiye" şiirinin
ABD seçim sonuçları dolayısıyla pozisyon alanları ve kendine uygun bir pozisyon arayanları fark etmek çok kolaylaştı.
İsmet Özel “Tersinden Edebiyat Tarihi”ni yazmaya devam ediyor. Sekizinci Mukaddeme’de “Niçin İtalya, Patagonya der gibi Türkiya denmiyor da, İstinye, fasulye dermiş gibi Türkiye deniyor?” diye sual etti. Ülkemizin adına niçin cumhuriyetten sonra Türkiye dendi? Türkiye Türkçe bir kelime mi?
Bulgarların Hıristiyan takvimine göre 1936'da Tanzimat Fermanı'nın yüzüncü yılını kutladıklarını biliyor muydunuz? 1839'da ilan edilen fermanın yüzüncü yılını neden 1936'da kutlamışlar suali akla gelebilir.
Derneğimizin kuruluşunun 10. ve 11. Sene-i devriyelerinde İstiklâl Marşı’nın ilk okunduğu yer olan Kastamonu ilimizdeki Nasrullah Camii’nde Mevlid-i Şerif İstiklâl Marşı’nı okumuştuk.
Önceki yazımızda İsmet Özel’in “Evet, İsyan” kitabının neredeyse yarısını asker iken yazıp yayınladığını zikretmemiştik.
"Virüs" dolayısıyla hiçbir gerçeği bilmiyoruz. Çünkü en büyük sermaye sahibi biz değiliz. Ortada fol yok yumurta yokken en büyük sermaye parasını boşuna genetik, elektronik, kozmik, atomik araştırmalara yatırmadı.