İstiklâl Marşı İle Asrın İdrakine Baktığımızda Gayet Net Bir Tablo Görürüz:
1. Asrın idraki bize her şeyin imkânlar nispetinde mümkün olduğunu; önce imkânları ele geçirmek gerektiğini telkin ediyor. Hayatın akışına kendimizi bıraktığımız takdirde imkânlara kavuşacağımızı garanti kapsamına alıyor. Bilimin, tekniğin, paranın dini ve milliyeti olmadığını telkin ediyor. İstiklâl Marşı ise imanımızın kendi imkânını da beraberinde taşıdığını, imkânsızın mümkün olabileceğini söylüyor. Türk milletinin parlayacak bir yıldızı olduğundan bahsediyor.
2. Asrın idraki kan davası bile dâhil tüm davaların artık bitmesi gerektiğini söylüyor. İdeolojisi olanların ziyana uğrayacağını, insanlığın yürüyeceği tek yolun batıya doğru olduğunu telkin ediyor. İstiklâl Marşı ise bir millî davamızın olduğunu, bu davanın aynı zamanda tamamen dini bir dava olacağını her mısraıyla haykırıyor.
3. Asrın idraki dünyanın artık küreselleştiğini, dünyanın bir köy haline geldiğini söylüyor. İstiklâl Marşı ise bunun bu vatanda gözü olanların bir masalı olduğunu: “Verme dünyaları aslan da bu cennet vatanı” mısraıyla ilan ediyor.
4. Asrın idraki toplumun tüm kesimlerinde ampulün mucidi Edison’a rahmet okutacak bir ortalama anlayışı besleyip, büyütüyor. İstiklâl Marşı ise yanan sönen ampullerle hiç ilgilenmiyor; al sancağı ve son ocağı söndürmeme gayretine dikkatimizi çekiyor.
5. Asrın idrakine İslâm’ı söyletme düşüncesinin bu gün geldiği nokta: Siyasi tanımıyla (haşa) “dinler arası diyalog”; mistik tanımıyla ise “dinlerin aşkın birliği” oldu. İstiklâl Marşı ise Allah katındaki dinin alâmetifarikası olan ezanların, yurdun üzerinde inlemesini isteyecek derecede diyaloğa bigâne bir tutum öneriyor bize.
6. Asrın idraki bize müreffeh bir hayat yaşayarak özgür olabileceğimizi dikte ediyor. İstiklâl Marşı ise İstiklâl olmadan, felaha ermeden yaşanan bir hayatın esaretten başka bir şey olamayacağını söylüyor.
7. Asrın idraki; evrensel ilkeler adı altında egemenliğini sürdüren bir sistemin idraki. İstiklâl Marşı ise haklılığını Hakk’a tapan olmaktan alan bir milletin idraki. Bu bağlamda asrın idrakinin Türkiye’yi sürükleyeceği yer müptezel bir yer. Marşımız ise Türkiye’ye İstiklâl yolunu gösteriyor.
8. Asrın idraki bizi “Etrak-i bi idrak” (idraksiz Türkler) olarak tanımlayarak bize ait olmayan bir anlayışı bize giydirmeye çalışıyor. Tarihi bir metin olan İstiklâl Marşı ise yine tarihi bir tanım olan “Konuşulamaz Türk” idraki ile bizi izan sahibi kılıyor.
9. Velhasıl asrın idraki, Türkiye’de herkesin ağzına geveleyebileceği bir sakız veriyor. Bu şekerli sakızın tadı kaçınca yenisiyle değiştirme işinde çok mahir ve cömert davranıyor. İstiklâl Marşı ise ağzında geveleyenlere ağzının payını veriyor.
Durmuş Küçükşakalak, İstiklâl Marşı ile Asrın İdraki, 19 Nisan 2008, İstanbul
Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında, Avrupa ile Orta-Doğu arasında, Türkî Cumhuriyetlerle Avrupa arasında, İslâm dünyasıyla Hıristiyan dünyası arasında köprü olduğunu söylüyorlar.
Biz şu anda ne isek dünyanın bundan sonra alacağı şekil de birebir bizim bugünkü halimizle irtibatlıdır. Defalarca, yıllarca söyledik. İstiklâl Marşı sadece 12 Eylül 1980 darbesinden sonra hazırlanan ve 1982 yılında halk oylamasıyla resmiyete kavuşan Anayasa’da zikrediliyor.
Ben 1944 doğumluyum ve 1950 yılında ilkokula başladım. Ben doğduğum sırada Amerikan askerleri Almanya’yı işgal etmek üzere Almanya sınırını geçmekteydiler.
Bugün Türkiye’de demokrasi lehinde ya da aleyhinde veya darbe lehinde ya da aleyhinde konuşanların Türk milletinin başına gelenler ve akıbeti hususunda zerre hassasiyet taşımadıkları gün gibi âşikâr.
İstiklâl Marşı Sakarya Zaferi’nden Sonra Rafa Kaldırıldı
İstiklâl Marşı Derneği’nin mevcudiyetinin izahı şuradır: Biz diyoruz ki “İstiklâl Marşı metni 1921 yılında millî marş olarak kabul edildi.
İstiklâl Harbi neyin istiklâlini temin netti bize, bunu mutlaka bilmemiz lazım. İstiklâl Harbi bize İslam istiklâlini temin etti. Turancıların anladığı şekliyle Türk istiklâlini değil. İlk kez XIII. yüzyılda vatan yapılmış olan toprakların yeniden vatan olmasını temin etti.
Dünya tarihinde, insanlık tarihinde iki büyük kırılma var. Birisi Kur’an-ı Kerim’in nazil olması, diğeri bugün Türkiye toprakları dediğimiz yerin darü’l-İslâm hale gelmesi. Bunları bir anlamamız lâzım. Kur’an-ı Kerim’in nazil olmasının insanlık bakımından önemi nedir?