Avrupa dış politikasında uzun yıllar boyunca bir Şark meselesi vardı. Bu Şark meselesi, Türk topraklarının akıbetinin ne olacağı meselesiydi; bütün dünyayı müstemlekeleştiren bu insanlar Türk topraklarında tesir uyandıramıyorlardı. Neden? Çünkü Türkiye’de bir “millî Pazar” vardı. Türkiye'de yaşayan herkeste bütün ülkenin aynı ruhla canlı kaldığına dair bir inanç vardı.
"Bugün gelinen noktada Türkiye'de yaşayan insanların önünde iki yol var: Ya dünyanın kazançlı çıkması için
Avrupa toplumları yöneten yönetilen arasındaki sözleşmeye dayalı olarak işlerken Türk dünyasındaki işleyiş yönetici mevkiinde olanların yönettiklerini himayeyle mecbur olmaları şeklinde işler.
"Aklımızın bir başka yerimizde değil de, başımızda olması esastır. Etrafınıza bakın; aklı midesindeki insanlar ciddiye alınmak için deli taklidi yapıyor.
"Bu topraklar binlerce yıl boyunca yani antikiteden, belki arkaik zamanlardan beri birilerinin işgal alanı, birilerinin vilayetleri oldu
Eğer Hz.Muhammed (s.a.v) son peygamber olarak gönderilmemiş olsaydı insanlık kıyamete kadar sapıklık içinde kalacaktı.
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda... Dünyada cennet, kâfirlerin tasarladıkları gibi refah ve iktidar cenneti değildir.