Millet olarak bizim varlığımıza kastedenler elimizden birçok koz diye tutuğumuz şeyi aldılar. Yani bunu hesaba katmamız lazım. Yani bizim dünyada iki sistemi olan müzikten birisi olan Türk müziği elimizden alındı. Yani yok edildi. Bunun bir şekilde şahsiyetimizle, milli varlığımızla bağını işaret etmek gerekiyordu. Başka bir yol yoktu. Bir de Türkiye'de insanların ilgilerinin çok gevşek, yalama olduğu bir ortamda şarkı söyleyebilmek de iyi bir şeydir. Bunu da göstermek lazım. Yani şarkı bile söyleyemeyen insanların neye yaradıklarını doğrusu merak etmelidir.
"Türkiye hiçbir meselesini, trafik meselesi de dâhil olmak üzere, millî mutabakat temin etmeden çözemez.
Biz Mekke ve Medine’yi kaybettik mi, kaybetmedik mi? Kimdik biz kaybetmiş olanlar? Müslümanlardık. Öyle değil mi? Yani Mekke ve Medine’yi Araplar mı kazandı?
Kendi kurtuluşunu Türkiye dışında arayan bir insanın Türkiye’nin istiklâliyle ilgilendiğini söylemek çocukça bir şeydir.
Daha Lozan Anlaşması imzalanmadan İstiklâl Marşı millî marş olarak kabul edildi. Bu yüzden diyoruz ki İstiklâl Marşı’nın Cumhuriyet’e hiçbir borcu yoktur. Cumhuriyet her şeyini İstiklâl Marşı’na borçludur.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım demek, şu demektir: Hele vurmaya yeltenilen zincir bize gösterilsin; o vakit görelim Mevlâm n’eyler. Kaderime razıyım, yani esarete razı değilim.