İstiklâl Harbi’ni, “Ben bu toprakları gâvura yedirmem.” diyen bir avuç insanla kazandık. Onun için bizim vatan sahibi olmamızın temelinde demokrasi yok. Bizim vatan sahip olmamızın temelinde bir irade var, bir geri adım atmama var. O yüzden demokrasiden bir şey beklememize gerek yok. Çünkü bize bir şey vermedi demokrasi. Biz eğer Müslüman isek, biz eğer Türk isek demokrasi sebebiyle bir kazanç sahibi değiliz. Biz davamızı terk etmediğimiz için bir şey var elimizde. Başka bir mesnedi yok bunun, başka bir dayanağı yok. Bundan sonra da bir şeyler olacaksa bu daha çok sayıda insanın bizimle beraber olması yüzünden olmayacak. Bundan sonra da bir şey olacaksa meselesini sarahatle ifade eden, özü sözü bir olan insanların yaptıklarıyla olacak.
Bir ülke -hangi ülke olursa olsun- karşılaştıkları zorlukları aşabilmek için, o zorluklarla başedebilmek için dünyada yürürlükte olan usullerden birini seçmek zorunda değildir. O usullerin üstüne çıkmış bir usul bulmak zorundadır.
"Dünya mı, Türkiye mi, hangisini feda edeceğiz? Türkiye'ye karşı dünyayı tercih etmek itikadi olarak
"Nasıl Türk toprakları İstiklâl Harbi ile kâfirlerden kaçırılmış topraklar ise, İstiklâl Marşı da kâfirlerden kaçırılmış bir metindir
Bu ülkede yaşayan insanların birbirlerine ait olduklarını kabul etmeleri lazım.
Size deniliyor ki, ne istiyorsunuz, geçinecek kadar para değil mi? Çoluğun çocuğun da sefil olmasın, işte bu kadar.
“Ben Türkiye aleyhine ne yapıyorum?” diye sorduğunuz an, anlarsınız ne yaptığınızı...
"XIII. asırdan beri burada gayri müslimler İslâm hukukunun ve Müslümanların hükümranlığını kabul etmek suretiyle hayat hakkına sahip olabildiler.